Bazı kentlerin EXPO adaylığı konusunda avantajları vardır. Belki bunların en önemlisi o kentin denizle irtibatı olup olmadığıdır.
Fakat bazen avantaj ters tepebilir. İzmir için böyle bir risk var. Niçin mi? BIE delegeleri İzmir’e bakıp “Bu kadar güzel deniz varken, üstelik hem açık deniz hem bir körfeze sahipken, acaba niçin bu imkânlardan yeterince faydalanmıyor” derlerse ne diyeceğiz?
O halde plan ve projelerimizi buna göre yapmak zorundayız. Vaktimiz de var, potansiyelimiz de. İyi ama belediye yönetiminde bu anlayış var mı? İşte önemli olan bu!
Haziran seçimlerinde AK Parti bazı vaadlerde bulundu. İzmir için 35 Proje adıyla ortaya konan bu vaadler arasında ulaşım projeleri, ama özellikle deniz ulaşımına ilişkin olanlar dikkat çekiciydi.
2009 yerel seçimlerinde Sayın Aziz Kocaoğlu’nun seçim bildirgesinde 15 gemi, 9 iskele vaadi vardı. 2.5 yıl geçti, ses yok. Sonra baktı ki AK Parti bunları konuşuyor, kendi uhdesinde olanları bir bir gerçekleştirmeye başlıyor, Sayın Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım sakin üslubuyla bunların hayata geçmesi için gayret ediyor “Bari biraz gemi alayım” demeye başladı.
İzmir Körfezi’ndeki taşımacılık neredeyse 50 yıldır aynı tip gemilerle ve anlayışla yürütülüyor. Hem gemiler hem iskeleler nerdeyse aynı. Köhne. Nerede gemi-otobüs-metro entegrasyonu? Kaldıki son günlerde yaşanan iki önemli gemi kazası da durumun ne kadar vahim olduğunu ortaya seriyor. İstanbul’da denizden nasıl daha çok yararlanırım diye çırpınan Kadir Topbaş’ı İzmirliler izlemiyor mu, oradaki modern deniz taşıtlarını görmüyor mu?
Sayın Başkan, bundan dört yıl önce İTÜ’ye gemi projeleri sipariş edip iki defa ihaleye çıktı. Bu ihaleler başarısızlıkla sonuçlandı.
Simdi 35 Proje’yi görünce gemi işini bir daha hatırladı. Fakat bu sefer yine baltayı taşa vurmuşa benziyor. Bir dış seyahatte gördüğü gemi modelini İzmir’e dayatıyor. Öyle bir model seçiyor ki yerli üreticiler devre dışı. Çünkü öncelikleri bir tuhaf. Körfez içi ulaşımda hızı temel parametre almak ne kadar doğru, Gemi Mühendisleri Odası’na kulak versin… Ama nerede; hem mühendisleri, hem tersaneleri görmezden geliyor. Oysa hem uzmanlara sorulabilirdi, hem de İzmirliler’e sorulabilirdi. İstanbul’un yaptığını biz neden yapmayalım. İskelelerde modeller sergilenip “Ey İzmirliler, hangi modeli seçiyorsunuz” denemez miydi?
Yerli üreticilere ve tersanelere bir şans verilemez miydi? Ortak akıl harekete geçirilemez miydi? Nereden çıktı ‘İlle de benim dediğim’ dayatması? Herkes biliyorki mevcut şartname yerli üretici ve tersaneleri mağdur ediyor. Yarın kimbilir hangi teminat sorunlarıyla yüz yüze kalacak sipariş dışarıya gittiğinde? Şimdi ihaleyi erteledim diyor, yetmez, iptal edip yeni şartname hazırlanmasını sağlamalı.
Galiba Sayın Başkan’ın sinirleri bir hayli bozuk. Salı günü Kanal 35’de izledim Sayın Başkanı. O ne öfke, o ne sinir… Bu sinirlilik hali uzun zamandır devam ediyor üstelik. Kendi partisi içindeki mücadele mi acaba psikolojisini bozuyor Sayın Başkan’ın? Sayın Susam’la çekişme hala bitmedi mi acaba? Peki, bu durumdaki bir insanın sağlıklı karar verebileceğini söyleyebilir miyiz? Yoksa belediye ile ilgili savcılığa yansıyan iddialar mı kendisini çok rahatsız ediyor? Kendinden emin bir Başkan’ın bu tür iddialar karşısında rahat olması gerekmez mi?
Başkan’ın gemisi su alıyor galiba! Umarım EXPO gemisi bundan etkilenmez.