Yaklaşık on yıldır akademik hayattan ayrı olan, İzmir Milletvekili ve AB Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Mehmet Tekelioğlu yeniden öğrenci karşısına çıktı. Tekelioğlu akademik hayata yeniden mi döndü? Başkanın Hacettepe Üniversitesi Kamu Yönetimi ve Siyaset Bölümü 4üncü sınıf öğrencilerine “Türkiye’nin Sosyo-Ekonomik Yapısı İçinde Siyaset Kurumu ve AB” dersini verdiğini duyanlar, “Acaba Tekelioğlu üniversiteye geri mi döndü?” diye sormadan edemediler.
Konu, dersin hocası ve H.Ü.Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (HÜGO) Müdürü
Doç. Dr. Murat Erdoğan’ın Başkandan bir dersi öğrencilerine kendisinin vermesi davetini kabul etmesiyle başladı. Bu aynı zamanda yeni yılın açılış dersi olacaktı. Böylece, Hacettepe Kamu Yönetimi ve Siyaset Bölümü, bu yılın eğitim programını Başkan Tekelioğlu ile başlatmış oldu. 02.Ocak 2012 tarihinde konferans şeklinde verilen derste Tekelioğlu öğrencilere çok önemli şeyler anlattı, önemli değerlendirmelerde bulundu. Birikimli bir siyasetçi olmasının yanında deneyimli bir akademisyen de olan Prof. Dr. Mehmet Tekelioğlu’nun samimi ve alçak gönüllü tutumu ayrıca takdir gördü. Öğrenciler, Tekelioğlu’nun verdiği bilgilerden evvel samimiyet ve iyi niyetinden etkilendiklerini söylediler.
Dersin girişinde, kültürel ve sanatsal unsurlar öne çıkarılarak kurulan siyasal ironik dil, öğrencilerin ilgisini çekti. Bu üslupta Milletin arzu ve iradesi “türkü söylemek” motifi ile örtüştürülüyordu. Yakın dönem siyasi hayatımız; milletin, siyasi ve yönetici kadroları ile birlikte, türkü söyleyip söylememesi hattında tartışıldı. Önlenemez bir arzuyla halkın kendi türküsünü söylemesi ve bunun karşısında insanımızın sesinin kısılması veya enstrümanlarının elinden alınması ile oluşan gergin hatta, siyasi tutum nasıl belirlenmiştir? Konferans boyunca bu sorunun açıklayıcı cevabı arandı, tespitler yapıldı. Bu anlamda ders, yakın dönem siyasi tavırlarının genel analizini özetler nitelikteydi.
“Yıllarca halk türkü dinlemek istedi” diye başladı Tekelioğlu. “Ama ona arya söylendi. Menderes türküyü söylemek istedi izin verilmedi. Demirel operaya bayıldığı için söylediği türkü kimsenin hoşuna gitmedi. Erbakan türküyü seviyordu ama korosu ona ayak uyduramadı. Ayak uydurabilecek koroyu eski koro mensupları uzak tuttu. Özal türküsünü orkestra esliğinde söyledi, halk buna itiraz etmedi. Orkestra severler burada bir tehlike sezdiler. Türkünün tadına varamadan Özal gitti. Sonra 1000 yıl türkü yasak diyenler geldi. Ortaklar biraz beraber oldular, ama sonra birbirlerini kandırmaya kalkınca ortaklık bozuldu. İste Ak Parti ve Tayyip Erdoğan yeni türküyü bu sırada bestelediler.”
Daha sonra, artık dünyanın önemli güç merkezlerinden biri olan Türkiye’nin, gelişmişliğini, kimi istatistiklerle açıklayan Tekelioğlu, 2011′in ilk 9 aylık döneminde %9,6 büyüdüğümüzü önemle vurguladı. “Bu rakam AB bölgesinin en yüksek büyüme oranıdır. Hem kamu bütçe dengesi hem yatırım ortamı sağlanmıştır. İstihdam artmıştır. İssizlik %8,8 seviyelerine düşmüştür. Büyümemiz istihdam yaratmaktadır. Cari açık azalma eğilimine girmiş, tüketim kontrol altına alınmıştır. Cari açığa yol açan ara malların yerli üretimi için ekstra tevsik tedbirleri vardır.”
Tekelioğlu, “Eskiden güç merkezinin halk olmadığını” vurgulayarak, yakın tarihimizin temel çözümlemesini şu özet tespitlerle sürdürdü: “Güç merkezi kimi zaman askerde toplandı, kimi zaman sermaye çevrelerinde. Dolayısıyla o zamanların siyasetçileri, kendilerini halka değil bu çevrelere yaslanmak durumunda hissettiler. Menderes buna itiraz ettiği için cezalandırıldı. 1960′tan sonra, sistemin rotaya oturduğu sanıldı. Fakat güç merkezleri bilhassa ’65′ten sonra yeniden merkezin kaymaya başladığı vehmine kapıldılar. 1971 müdahalesiyle bir ayarlama daha yapılmak istendi. Tutmadı. Bu sefer kaos doğdu. 12 Eylül şaşkınlıktan ne yapacağını bilmez vaziyette 1950 öncesi anlayışlara sığındı. Turgut Özal, bu şaşkınlıktan da yararlanıp, gücünü bu merkezlerden değil, halktan almak istedi. Büyük bir kabul gördü bu anlayış. Fakat Turgut Özal, çevresini bu anlayıştaki insanlarla doldurmakta başarısız oldu, bunu bu anlayışta insan bulmakta zorlandı diye de söyleyebiliriz. Kısa suren cumhurbaşkanlığında, düşüncelerini gerçekleştirmekte önüne çıkan engelleri aşmakta zorlandı. O’na bu fırsatı vermemek için, o zamana kadar imtiyaz kullanmaya alışanlar, ellerinden geleni yaptılar. Turgut Özal vefat etti, vefat sebebi neydi? Bu konuda ittifak yok. Sonra 28 Şubat. Güç merkezini 1000 yıl sureyle halka kaptırmama iddiasındaki bir anlayış ve yardakçıları yeniden çıktı ortaya. Ama başaramadılar ve birbirlerine düştüler. Bir yanlış yapıp seçim kararı aldılar. İste gücünü halktan alacağını, hiçbir zümrenin imtiyaz sahibi olmasına rıza göstermeyeceğini ilan eden Ak Parti, bu aşamalar sonrasında geldi. Liderinin yapmacıksız duruşu, güven veren tavrı, halka “bu adam benim gibi” dedirtti. Halk, dinlediğinde, adeta dokunduğunu hissetti ona. Kucaklaştılar uzaktan. Halkı hissetmek, lideri hissetmek böyle bir şey. O kadar derin bir kucaklaşma oldu ki, hem 2007′de hem 2011′de kucaklayanlar arttı”
Daha sonra Van depreminden Ortadoğu’daki olaylara kadar birçok konuda yöneltilen soruları cevapladı.
Böylece AB Uyum Komisyonu Başkanımız Sayın Tekelioğlu uzun bir aradan sonra yeniden öğrenciler karşısındaydı.