AVRUPA Birliği uzun zamandır borç krizi ile uğraşıyor. Yunanistan ve İtalya’da hükümetler düşüren kriz, Birliğin başını ağrıtmaya devam edecek gibi duruyor. Yalnız baş ağrıtmakla kalmıyor, AB içinde bir takım radikal kararlar alınmasına da sebep oluyor. Ulusal bütçeler üzerindeki Birlik denetimi bunların başında geliyor. AB’nin para birimi Euro’nun geleceği bu kararlarla doğrudan ilişkili. Bazı tuhaf durumlar ortaya çıkıyor bu arada. Şu anda AB dönem başkanı olan Danimarka, Euro bölgesinde değil. Ama konuya ilişkin kararların alındığı toplantılara Danimarka başkanlık ediyor.
Geçtiğimiz hafta, AB üyesi ülkeler ve aday ülkelerin AB işleri komisyonlarının, Avrupa Parlamentosu temsilcileri ile bir araya geldiği bir toplantıdaydım. TBMM AB Uyum Komisyonu Başkanı olarak katıldığım Kopenhag’daki toplantının iki ana konusu vardı. Bir: İklim Değişikliği ve Enerji Politikaları. İki: Borç Krizi.
Bu tür toplantıların öncesinde bir sosyal program uygulanır. Gelen üyeler bir konserde, bir sergide, mevsim uygunsa turistik bir yakın çevre gezisinde, bir müzede veya toplantı konusuna uygun bir etkinlikte bir araya gelirler. Bizim sosyal programımız elektrikli otomobillerle ilgiliydi. İsteyenler elektrikli otomobilleri Kopenhag caddelerinde, yanlarında bir rehber olmak üzere, kendileri kullanabileceklerdi. Toplantı konuları içinde enerji de olduğu için böyle bir etkinlik bir hayli uygun görünüyordu. Komisyon üyemiz Zonguldak milletvekili Ercan Candan direksiyona geçti. Biz de Komisyon uzmanlarımızdan Cemil Dinmezpınar’la arka koltuğa kurulduk. 15 dakika kadar süren test sürüşünde Renault Fluence, yol performansı bakımından Sayın Candan’dan geçer not almış gibiydi.
Elektrikli otomobiller belli ki bundan sonra yollarda daha sık görülecek. Hiç düşündünüz mü, bu otomobiller nasıl şarj edilecek? Bunların pillerini doldurmak için nasıl bir düzenek gerekiyor? Acaba yakında benzin istasyonları gibi elektrikli otomobiller için de dolum istasyonları gerekecek mi? İşte bir İsrailli bunun gerekeceğini düşünmüş olacak ki başta İsrail, Danimarka ve Avustralya’da olmak üzere bütün dünyada dolum istasyonları kurma hazırlıklarını söylemden uygulamaya geçirmiş. Yalnız dolum değil, değiştirilebilir bataryalar da ilgi alanları içerisinde. Bizim davet edildiğimiz mekan, bu işleri yapan şirketin merkezlerinden biriydi. Hem bu şirket tanıtıldı bize, hem de test sürüşü gerçekleştirildi. Şirketin sahibi Shai Agassi uzun bir konuşmayla elektrikli otomobillerin geleceğini anlattı. Bir Davos toplantısında yaptığı konuşmadan yola çıkarak başladığı tanıtım sırasında baktım, hemen yan salonda duran otomobillerin, bizim test ettiklerimizin nerede üretildiğine dair bir şey söylemiyor, meraklanmış gibi sordum: “Nerde üretiliyor bunlar?” “Türkiye’de” dedi, “Bursa’da”. Uğraş alanı sadece bu değil şirketin, enerji ile ilgili bir çok alan var.
Dolum istasyonlarına yatırım yapmayı düşünenlere sesleniyorum buradan: Fizibilite raporlarını geciktirmeyin!..
Avrupa Birliği aslında içinden geçtiği borç krizi sebebiyle iklim değişikliği ile uğraşacak durumda değil. Ama bu konular dünyamızın geleceğini ilgilendirmesi bakımından önemli. Türkiye, 2004 tarihli Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne ve 2009 tarihli Kyoto Protokolüne taraf ülkelerden biridir. Bunlar biraz uzmanlık gerektiren hususlar. Biz pratik anlamı olan iki rakam söyleyelim: Türkiye’de kişi başına düşen sera gazı ortalaması OECD ülkelerinin üçte biri, AB ortalamasının ise yarısı oranında. Sera gazı salınımının iklim değişikliğine yol açtığını ve doğadaki dengeleri bozduğunu not etmeye gerek var mı!..
Aslında rakamların ötesinde bir şey söylemek lazım: Tabiattaki her canlının hakkını gözetmek, her canlının bir hakkı olduğunu kabul etmek, iklim değişikliğinin ortaya çıkaracağı tehlikeleri bertaraf etmenin en insancıl yöntemi olamaz mı? Aslında çevrecilik de işte bu…
Enerji güvenliği, yenilenebilir enerji ve borç krizinin detayları başka bir yazıya kalıyor. Kalıyor ama bir hususu belirtmeden geçemeyiz: Türkiye’de üretilen elektrikli otomobilleri İzmir’in EXPO tanıtımında göz önüne almak gerek.