Balkanlara dair epey kafa yormuş birisiyim ben. Balkan harbine dair okumalarımdan çok etkilenmiştim zamanında. Osmanlıyı anlamak için Balkan tarihini iyi bilmek gerektiğine de o zamanlar hükmetmiştim.
Okumak elbette çok güzel ama o coğrafyada gezmek ayrıca güzel. Ne zaman Balkanlara bir seyahatim olsa gözlerimin önüne Balkan Harbi sonrasının göç katarları gelir benim. Aç ve susuz günlerce yürüyüp çobanın ekmeğine ortak olan askerler gözlerimi yaşartır.
Bosna’da yaşanan felaket o eski acıları bastırmış olamaz ama şimdilerde gözümün önüne Saraybosna’daki şehitlik ve orada gözyaşları içinde dua ederken gördüğüm anneler de geliyor. Boşnakları ve Arnavutları çok sevmemin sebepleri çok. En nefret ettiğim ifade ise küçümser bir eda ile söylenen suyun ötesinden tabiri.
Dışişleri Bakanımız Prof. Ahmet Davutoğlu, Stratejik Derinlik’te Balkanları her açıdan ele alır ama son karışıklıklara bakarak önce bir tespit yapar: “Balkanlar, asrın başında uluslararası ilişkileri yönlendiren büyük güçler için Batı sömürgeciliği karşısında gittikçe güçsüzleşen bir direnişin siyasi merkezi konumunda olan Osmanlı Devleti’nin Avrupa’dan tasfiyesi açısından özel bir önem taşıyordu.” Ardından da çok önemli bir soruyu sormadan edemez: “… asrın sonuna geldiğimizde Balkan meselesinin bütün karmaşıklığıyla tekrar gündeme gelişi su soruyu da son derece anlamlı kılmaktadır: ‘Osmanlı Devleti’nin tasfiyesi daha tamamlanmadı mı?’” (s.120).
Balkanlar konusu nereden mi çıktı? Güneydoğu Avrupa Ülkeleri İşbirliği Süreci olarak bilinen bir oluşum var. Geçen hafta bu sürece dâhil Güneydoğu Avrupa Ülkeleri AB’ye Aday Ülkeler Uyum Komisyonları toplantısı vesilesiyle Arnavutluk’un başkenti Tiran’daydım. Bana TBMM’den iki arkadaşım eşlik etti. Bursa milletvekili Aykan Erdemir ve Uyum Komisyonu uzmanlarından Ersin Çelik.
Bu sebeple de hem gitmeden önce hem döndükten sonra biraz daha Balkanlar ama özellikle Arnavutluk çalıştım.
Balkanlar politikamızın iki önemli dayanağı vardır: Arnavutlar ve Boşnaklar. Yine Davutoğlu’nun tespitlerine bakabiliriz: “Arnavutların ve Boşnakların Balkanlarda istikrarlı ve etkili olmadığı bir konjonktürde Türkiye’nin Doğu Trakya ve Anadolu’da huzurlu olması mümkün değildir.” Şimdi ilginç bir değerlendirme: “Arnavutluk ise Türkiye’nin Balkanlar politikasının barometresidir” (s.317).
Biz toplantıya bir gün önce gitmek zorundaydık. Uçak Tiran’a erken bir saatte inince hem Büyükelçimiz Hasan Aşan beyin öğle yemeğine hem de öğleden sonra biraz dolaşma teklifine evet dedik. Yakın ilgisinden mütehassis olduğumuz Büyükelçimiz, bize ‘Adriyatik kıyıları mı, tarihi mekanlar mı?’ diye sorunca tereddütsüz ‘tarihi mekanlar’ dedik.
Tiran’ın merkezi galiba hem bizim otelimizin, hem de 1793 yılında inşa edilmiş Ethem Bey Camiinin bulunduğu meydan. Cami küçük, ama o kadar şirin ve güzel bir cami ki. Enver Hoca dini karakterli ne kadar yapı varsa yıkmış, ama bu güzel esere galiba kıyamamış.
İskender Beyi, Arnavutlar bir milli kahraman ihtiyacını gidermek için alabildiğince yüceltmek için uğraşıyorlar. 1430’larda Edirne’de, Arnavutlara göre Fatih’le birlikte Sarayda eğitim gören ve 20 yıl kadar hizmette bulunan İskender Bey, daha sonra Osmanlıya isyan etmiş. Tiran’a bir hayli yakın Kruja şehri hem tarih müzesine hem de etnografya müzesine ev sahipliği yapıyor. Bize müzeleri gezdirmesi için Büyükelçiliğimizin nazik ve zarif Müsteşarı Aslı Umar’ın önceden haber verdiği Müze Müdürü Mehdi Bey, çok cana yakın ve güzel Türkçe konuşan birisi. Ama onun da İskender Bey hayranlığı büyük, Vivaldi’nin Dört Mevsim Senfonisini İskender Bey için bestelediğini söyleyecek kadar. Ona göre İtalyanlar, hızlı ve manevra kabiliyeti yüksek kalyonları da Arnavutlardan öğrenmişler.
Daha sonra gezdiğimiz Etnografya müzesi aslında eski devir zengin bir Müslüman Arnavut ailesinin bütün hayatını sergileyen mükemmel bir müze-ev.
Büyükelçimiz Hasan Aşan, “Katolik, Ortodoks, Müslümanlık ve Bektaşilik olmak üzere dört din var burada” dedi. “Nasıl yani” dedim. “Bektaşilik burada bir din olarak gözetilir” dedi. “Devlet bunları ayrı ayrı muhatap kabul ediyor” diye ekledi.
Güzel geçen toplantılarımızda Arnavutluk, AB yardımlarına halel gelir korkusuyla, Sonuç Bildirgesine teklif ettiğimiz, bütün ülkelere eşit davranılması talebimizi bizden özür dileyerek geri çekmemizi talep etti. Fazla diretmedik. Balkanların AB içinde olması önemli. Sırbistan’ın olmadık hayallerine fren olması mümkün AB’nin.
Toplantılar ve sonrasındaki yemeklerde bir Arnavut yemeği olan Elbasan Tava bekledik ama yoktu. Arnavut dostlarımız bize borçlular. Buradan yazıyorum: Bu borcu Türkiye’deki Arnavut dostlarımız da ödeyebilir!.. Bir Bektaşi tekkesi gezmek için Arnavutluk’a tekrar gitmek zorunda olduğumu da belirtmem gerekiyor.