Türkçeyi bazen zorluyoruz ve hem telaffuzu zor, hem de kulağa hoş gelmeyen kelimeler türetiyoruz. ‘Uluslararasılaşma’ bunlardan biri. Fakat şu anda bu kelimeye yüklediğimiz anlamı verecek başka bir kelime de yok gibi.
Biliyorsunuz Avrupa Birliği, bir ortak yükseköğretim alanı oluşturulması için gayretlerini sürdürüyor. Sözü fazla uzatmadan söyleyelim. Hedef, bir ülkede alınan diplomanın diğer ülkelerde de geçerli olması. Bu yolda atılmış çok ciddi adımlar var. Türkiye’nin amacı da bu ortak alan içerisinde yer almak. Aslında bu iş Bologna süreci olarak adlandırılıyor ve ülkelerden ziyade üniversiteler esas alınıyor. Üstelik süreç sadece Avrupa Birliği ülkeleriyle de sınırlı değil. AB’de 27 ülke, Bologna sürecinde 47 ülke var.
Bildiğim kadarıyla şu anda üniversitelerimiz yabancı öğrenci kabul hakkına sahip. Kontenjanlarla ilgili sınırlamalar var ama şimdilik bir problem olarak gözükmüyor. Türkiye’ye gelen bir yabancı öğrenci Türkçe bir program izleyecekse önce TÖMER’de dil öğreniyor. Geldiği program Türkçe değil, mesela İngilizceyse, Türkçe öğrenme mecburiyeti bulunmuyor.
1980 yılında bir milyondan biraz fazla olan uluslararası öğrenci sayısı, sürekli artarak 2000 yılında 2 milyonu aşmış, 2010 yılında ise 4 milyonu devirmiştir. Amerika, sayı olarak en fazla uluslararası öğrenci alan, önemli bir cazibe merkezi konumundadır. 2010 yılı itibariyle, Amerika bütün uluslararası yükseköğretim öğrencilerinin %17’sine ev sahipliği yapıyor. Amerika’yı sırasıyla İngiltere (%13), Avustralya (%6,6), Almanya (%6,4), Fransa (%6,3) ve Kanada (%4,7) takip ediyor. Uluslararası öğrencilerin yarısından fazlası, bu beş ülkede eğitim görüyor. Türkiye’nin payı sadece %0.7.
Türkiye’de 32 bin yabancı öğrenci var. Diğer ülkelerdeki Türk öğrenci sayısı ise neredeyse 80 bin. Türkiye üniversiteleri, özellikle komşu ülkeler ve Türk cumhuriyetlerinden gelen öğrenciler tarafından tercih ediliyor. Ayrıca, Balkanlar ve Afrika ülkeleri için de Türkiye gözde bir ülke. Türkiye’ye en fazla Azerbaycan, KKTC ve Türkmenistan’dan öğrenci geliyor ve bu öğrenciler Türkiye’deki uluslararası öğrencilerin yaklaşık %40’ını oluşturuyor.
Uluslararasılaşmada aşılması gereken pek çok engel var. Her şeyden önce işin sürekliliğini sağlayacak tedbirleri almak gerekiyor. İşte bu kaygıyla yola çıkanlar “Üniversitelerde Uluslararasılaşma Sorunları Çalıştayı” düzenlemişler. 10 Aralık 2012 tarihinde İstanbul Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezi’ndeki Çalıştaya, 105 üniversiteden 22′si rektör, 45′i rektör yardımcısı olmak üzere 196 akademisyen katılmış.
Fazla detaya girmeye yerim müsait değil. Çalıştayın sonuç raporunda dört ana konu ele alınmış. Bunlar şöyle: Kurumsal sorunlar, mali sorunlar ve yurtdışı kaynakların kullanımı, akademik kültür ile ilgili sorunlar ve uluslararası değişim ile ilgili yasal, politik ve mali konular. Raporu görmek isteyenler için adres var: http://www2.istanbul.edu.tr/?p=15019.
Ben bu güzel çalışmadan iki önemli öneriyi aktarmak istiyorum. Bir: Üniversitelerimiz akreditasyon sorunlarını aşmalı. İki: Üniversitelerimizin uluslararası düzeyde tanıtımı için eğitim fuarları başta olmak üzere her yol etkili bir biçimde kullanılmalı.
İzmir’in uluslararası öğrenci merkezi olmak için çok büyük avantajları var. İklim, kültür, ulaşım, gelişme potansiyeli, 9 üniversitesi… Üstelik YÖK’ün açık kurumsal desteği… Bunlar kadar önemli bir nokta daha var: İzmir, yabancı yüksek lisans ve doktora öğrencisi açısından potansiyelini kullanmak zorunda. Başta İYTE bütün İzmir üniversitelerine büyük görev düşüyor.
EXPO 2020’yi almamız halinde tanıtım işleri de bir hayli kolaylaşacak demektir.
İzmir Üniversiteler Platformunun önemini burada bir daha vurgulayalım.
Bu konuda bir farkındalık yaratmak için kimler ve hangi kurumlar neler yapmalı dersiniz…