DEVLETİN organizasyon kabiliyetiyle sivil toplumun dinamizmi bir araya gelince neler başarılabilir? İşte buna dair çok iyi bir örneği Van depreminde yaşadı Türkiye.
TBMM ile AB’nin birlikte yürüttüğü Parlamentolararası Değişim ve Diyalog Projesi’nin bir toplantısını Van’a taşıma fikri bu anlayışın eseri olarak doğdu. Ele aldığımız konu; ‘Türkiye-AB İlişkileri: Geleceğe Yönelik Beklentiler’. Depremle sarsılmış Van’a bizim de bir nebze katkımız olsun istedik. Bu düşünceyle hem bizden hem Avrupa’dan milletvekilleri, sivil toplum temsilcileri, gazeteciler, akademisyenler, uzmanlar Van’daydı.
Deprem 2011’in Ekim ve Kasım aylarında vurmuştu Van’ı. Aradan iki yıl geçmedi. Bir hayli toparlanmış buldum ben bu önemli merkezi. Bütün ülkeyi kucaklama anlamında, sık sık “Edirne’den Van’a kadar…” tabirini kullanırız. Vanlılar bütün Türkiye’nin depremde Van’a gösterdiği kucaklayıcı tavrı unutmamışlar. “Van’ın nüfusunu bir milyon sanırdık, meğer 75 milyonmuş” diyerek minnet duygularını dile getiriyorlar. Deprem Van’ın tarihi dokusunu tahrip etmiş gibi geldi bana. Kaçınılmaz bir yenilenme olmuş. Zarif görünümlü binalar her yerde görülüyor. İyi ki o çok katlı dev bloklar yok Van’da. Vanlılar Başbakan Erdoğan’ın yakın ilgisinden sitayişle söz etmeyi unutmuyorlar. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay içinse “O artık bir Vanlı, hemşerimiz” diyorlar.
Toplantının Van’da yapılması büyük bir memnuniyetle karşılandı. Van milletvekillerimiz Burhan Kayatürk, Gülşen Orhan ve Nazmi Gür ya konuşara, ya da yöneterek oturumlara canlılık kattılar. Geçirdiğim ameliyat sebebiyle oturmakta çektiğim zorluk her konuşmacıyı dikkatle izlemekten alıkoydu beni. Yine de hem açılışta konuştum hem de oturumları izlemeye gayret ettim. Avrupalılar’a, “AB standartlarına sahip olmak bizim için öncelikli bir konu” dedim, “Önce bunu gerçekleştirmeliyiz, üyelik daha sonraki iş.” Burhan Bey, AB yolunda Türkiye ve Van’ın potansiyelinden söz etti. Gülşen Orhan değişen ve gelişen Türkiye’yi ve Van’ı örnekler vererek anlattı ve AB ülkelerinin bu hususları göz ardı etmemesini diledi. Bir de anekdotu vardı Gülşen Hanım’ın. Kızların okula gitmesi için köylerde nasıl çırpındığını anlatırken bir babaya “Niçin kızını göndermiyorsun, bak ben okudum milletvekili oldum, senin kızın da olabilir” deyince, adamcağız pazarlık etmiş, Bırak milletvekilliğini” demiş, “Öğretmen yapacaksan göndereyim!” Gülşen Hanım şimdiden bu işe kafa yoruyor. Nazmi Gür, çok yapıcı ve toparlayıcı bir üslupla konuştu. Bursa milletvekili Aykan Erdemir Türkiye-AB ilişkilerini bir mozaike benzetti. Nazmi Gür de “Büyük mozaikte eksik parça Türkiye” diyerek tamamladı bunu. Batılılar bir yandan Türkiye’deki gelişmeleri izliyorlar, öte yandan önyargılarının ve kendilerine verilen yanlış bilgilerin kurbanı olmaktan kurtulamıyorlar. Bu toplantıda da bir Avrupalı 28 Şubat davasında Kemal Gürüz’ün suçsuz yere gözaltında tutulduğunu ima etti.
Ona kısaca 28 Şubat’ın militarist ruhuyla demokrasinin bağdaşmayacağını anlatmaya çalıştım.
İki günlük Van maceramızda yağmurlu bir hava eşlik etti bize. Van Gölü’ndeki Akdamar Adası’na gittik, kiliseyi görmeye. İçeri girerken Besmele çekmeyi ve Hz. İsa’ya Fatiha okumayı hatırladım. Bu kilisenin onarımını ve tepesine haç takılmasını AB yolunda bir adım olarak yorumlayanlar geldi aklıma. Bana, kilisenin içinden çok dış duvarlardaki Hz. İsa, Hz. Meryem ve bazı olayların tasvir edildiği kabartma resimler ilginç geldi.
Bizi Van’da yalnız bırakmayan dostlar da vardı. Vali Münir Karaloğlu ve yardımcısı Mehmet Yüzer, yalnız sempozyum sırasında değil öncesi ve sonrasında da ilgilerini hiç eksik etmediler.
AB desteğiyle hayata geçirilen bir halı işletmesini gezdik. Urartu Halı’ya AB, 190 bin Euro’luk destek sağlamış. Pek çok halı ve kilim çeşidini bu işletme organizasyonuyla ya Van’da ya da başka illerde köylü kızlarımız evlerinde dokuyup getiriyorlar. Bize, tam bir halı gösterisi sundular. Çok geniş bir salonda halı ve kilimleri yayarak ve her birinin özelliklerini anlatarak…
Bu kadar çok çeşidi bir arada görmek şaşırttı bizi.
Van’da uzun kalmanın bir tehlikesi var. Başta o bol çeşitli Van Kahvaltısı olmak üzere yemekler bir harika ve kilo almaya bire bir. Otlu peynir ve diğer yöresel yemekler tatmaya değer… Çarşıyı gezmeye vaktim olmadı. Eşime vekâlet verdim! İçimde kalan Van Kalesi oldu. Orayı görmek isterdim. Van’a bir daha gitmek için iyi bir gerekçem var şimdi…