“AB ile Türkiye arasındaki Geri Kabul Anlaşmasının Kabulüne Dair Kanun Tasarısı”

“AB ile Türkiye arasındaki Geri Kabul Anlaşmasının Kabulüne Dair Kanun Tasarısı”

Mehmet Tekelioğlu’nun TBMM Genel Kurulunda yaptığı konuşma:

MEHMET S. TEKELİOĞLU (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yasa dışı göç sadece Türkiye’nin değil, hemen hemen dünyada bütün ülkelerin önemli problemlerinden bir tanesi. Gelişen ekonomilerin cazibe merkezi olması, hedef ülke hâline gelmesi dolayısıyla bu göç olayıyla karşı karşıya kalıyoruz. Gelişen ve gelişmekte olan ekonomilerin eğitilmiş insan gücüne olan ihtiyacı göçün bir başka türünü de gündemimize taşıyor ancak bugün gündemimizde o yok.
Ben son olarak Atina’da bir toplantıya katıldım “COSAC toplantısı” diye, Yunanistan Dönem Başkanı olduğu için. Onların öncelikleri arasında da, onların incelemeleri gereken konular arasında da bu göç çok önemli bir yeri işgal ediyor. Bundan sonra Avrupa Birliğinde Dönem Başkanlığını üstlenecek olan İtalya ise bu göç meselesi dolayısıyla Avrupa Birliğiyle ilişkilerini neredeyse kopma noktasına kadar taşımış durumda ve İtalyanlar Avrupa Birliğinin bu göç konusunda İtalya’ya destek olmamasından duydukları rahatsızlığı sık sık dile getiriyorlar. Öyle tahmin ediyorum ki, bundan sonra İtalya’nın üstleneceği Dönem Başkanlığı sırasında da bu konu sürekli olarak Avrupa Birliğinin gündemini işgal etmeye devam edecek.
Biz, aslında bakarsanız, bu yasa dışı göç, göçmen işleri için hazırlıklarımızı uzun süredir sürdürüyoruz ve bir yerde, Avrupa Birliğiyle geri kabul anlaşmasını, vize serbestisi işini Avrupa Birliğinden çok biz istiyoruz. Bizim buna ihtiyacımız var çünkü eğer Avrupa Birliğini bir hedef olarak ortaya koymuşsak neticede bu işi bir türlü halletmemiz gerekiyor. Eğer bu işi halletmek için ortaya bir irade koymazsak o zaman Avrupa Birliği hedeflerinde gerçekçi olmadığımız gibi bir algı ortaya çıkar ki bu doğru olmaz.
Benim bildiğim kadarıyla şu anda zaten 7 tane barınma merkezi, geri kabul merkezi gibi merkezler inşa ediliyor ve bunların önemli bir kısmı da Avrupa Birliği’nin destekleriyle gündeme geliyor.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye Avrupa Birliği konusunda gayretlerini devam ettiriyor. Biz, burada, biliyorsunuz, eylül ayındaki reform paketiyle ilgili önemli çalışmalar yaptık, daha yeni bir tanesini bitirdik. Her gün Resmî Gazete’de yönetmelik, tebliğ, vesaire, bu konularla ilgili çalışmalar devam ediyor. Bütün bu tartışmalar, bütün bu çalışmalar varken bizim Avrupa Birliğiyle ilgili bu çok önemli konuda geri durmamız katiyen söz konusu olamazdı. Biliyorsunuz, Türkiye’yle Avrupa Birliği Geri Kabul Anlaşması’nın imzalanması sırasında oluşturulan bir Mutabakat Zaptı var, buna “meşruhatlı yol haritası” diyelim. Burada dört önemli husus var, bu dört önemli hususu gözden kaçırmamamız gerekiyor.
Bunlardan birincisi, vize muafiyeti, geri kabul anlaşmasının üçüncü ülke vatandaşları tarafından yürürlüğe girmesinden makul bir süre sonra gerçekleşmediği takdirde Türkiye bu anlaşmayı 24’üncü madde çerçevesinde fesih hakkına sahip yani dolayısıyla, şunu iyi bilmemiz lazım: Eğer bize vize serbestisi çıkmazsa böyle bir anlaşma yürürlüğe girmeyecek, hâlbuki bizim hedefimiz eğer vize serbestisini sağlamaksa bunun ne kadar önemli olduğu ortada. İkinci bir husus, Türkiye’nin mültecilerin hukuki statüsüne ilişkin 1951 Cenevre Sözleşmesi’ni coğrafi sınırlama olmadan uygulamasının ancak AB’ye tam üye olma aşamasında değerlendirilebileceğidir. Dolayısıyla, bu coğrafi sınırlamayla ilgili sorunu da bu şekilde aşmış oluyoruz. Üçüncü nokta, Avrupa Birliğinin transit vizeyi de içeren vize politikasını ancak üyelikle birlikte üstleneceğiz. Dördüncü nokta, yol haritasında sayılan bazı uluslararası anlaşma, sözleşme ve protokollerden sadece vize muafiyeti süreciyle doğrudan ilgisi bulananlara taraf olacağımız kayıt altına alınmış bulunuyor.
Şimdi, arkadaşlar, bizim bu geri kabul anlaşmasıyla sağlayacağımız çok önemli bir başka nokta daha var, o da entegre sınır yönetimi ve gümrük otomasyonu konusudur. Bizim, Avrupa Birliğiyle ilişkilerimiz olsun ya da olmasın mutlaka sınır otomasyonunu, entegre sınır yönetimini, gümrük otomasyonunu sağlamamız gerekiyor. Bunun için bize mutlaka bir yardım da gerekiyor. Şimdi, bunun maliyeti çok büyük. Dolayısıyla, Avrupa Birliğiyle olan bu ilişkilerimizde hem bu hususu temin etmiş olacağız hem de geri kabule konu olacak işleri, entegre sınır yönetimi ve gümrük otomasyonuyla zaten azaltmış olacağız.
Burada Volkan Bey, Yunanistan’la ilgili bazı rakamlar verdi, ben onları tekrarlamayacağım ama rakamların ne kadar yukarıdan başlayıp ne kadar aşağı seviyelerde bittiği o rakamlardan çok açık bir şekilde ortada. Dolayısıyla, yapabileceğimiz çok daha fazla iş var.
Bizim, Avrupa Birliğiyle olan hedefimiz o kadar hızlı devam ediyor ki ocak ayında Sayın Başbakanın Brüksel ziyaretinde bu bir defa daha teyit edilmiş oldu. Hem Türkiye’nin Avrupa Birliği için ortaya koyduğu iradenin sağlamlığı ve sürekliliği hem de Avrupa Birliğinin buna yaklaşımı, bizi tabii ki gelecek için ümitvar olmaya sevk ediyor. Demokrasiyi, insan haklarını, hukukun üstünlüğünü, bütün bunları temin yolunda bizim toplumumuzda, İktidarıyla, muhalefetiyle, sivil toplumuyla, düşünce kuruluşlarıyla, üniversiteleriyle tam bir mutabakat olduğuna göre eğer makul bir ortamda tartışabilirsek, eğer tartışmaları anlamlı seviyelerde tutabilirsek elbette ki bu, Türkiye’nin önünü açan önemli bir enstrüman olacaktır.
Bir de şöyle bir algı var: Bu bazı Avrupa Birliği ülkelerinde de var, bunu bizim düzeltmemiz gerekiyor, bu bize düşen de bir ödev aynı zamanda. Sanki eğer vize serbestesi olursa bütün Türkler, Anadolu’nun hepsi Avrupa Birliğine akacakmış gibi bir algı yaratılıyor. Arkadaşlar, Türkiye artık on sene önceki Türkiye değil. Türkiye artık burada insanına ekmek temin edebilen bir ülke ve Avrupa Birliğindeki krizi en iyi bizim insanlarımız biliyor. Bizim oradaki insanlarımız o krizden ne kadar etkilendiler bunu Avrupa’ya seyahat eden bütün arkadaşlarımız, bütün milletvekillerimiz ve herkes biliyorlar. Dolayısıyla, Avrupa Birliği aslına bakarsanız Türkiye için cazip bir merkez olmaktan da çıkmış durumda. Bunun iki sebebi var: Birincisi; Türkiye’nin büyümesi, ekonomik olarak güçlenmesi ve burada daha çok iş imkânını sağlaması, ikincisi de; Avrupa Birliğinin artık bu tür insanlara kapıyı kapatmış olması.
Aslında bize düşen çok önemli bir şey var: Biz eğer eğitim sorunumuzu makul tartışmalarla halledebilirsek ve eğitilmiş insan gücümüzü artırabilirsek, inanıyorum ki o zaman Avrupa Birliği bize “Lütfen bize eğitilmiş insan, başarılı insan gönderin.” diyecektir. Bunu temin etmemiz gerekiyor. Aslında bütün gücümüz oraya versek belki çok daha iyi bir noktaya gelmiş olacağız.
Dediğim gibi, Türkiye artık bir cazibe merkezi hâline geliyor. Bizim ülkemize pek çok yerden çalışmak için gelen ne kadar çok insan olduğunu, ne kadar çok Türkiye’nin bir cazibe merkezi hâline geldiğini bu şekilde görmüş oluyoruz.
Eğer entegre sınır yönetimini ve gümrük otomasyonumuzu, bütün bunları iyi bir şekilde ayarlayabilirsek, zaten bizim geri kabulle ilgili sorunlarımız da o ölçüde azalacaktır. Bu bakımdan, yapmamız gereken elbette ki çok iş var. Sıkıntılı alanlarımız var, elbette ki bizim demokrasimizi daha da geliştirmemiz gerekiyor. Hukukun üstünlüğü, insan hakları konusunda atmamız gereken adımlar var ama bunları yerine getirmek için çok sağlam bir irademiz var, bu irade her şeyin üstündedir. Dolayısıyla da, eğer makul seviyelerde tartışabilirsek, öyle inanıyorum ki bu konularda herhangi bir sıkıntımız olmayacak.
Aslında bu konularda attığımız başka adımlar da var. Biliyorsunuz, bu anlaşmanın yürürlüğe girmesi için üç ila üç buçuk yıllık bir süreç gerekiyor. Vize serbestisi eğer bu süre sonunda sağlanmışsa o zaman bu anlaşmalar yürürlüğe girecek. Ayrıca, bu işlemlere hazırlık yapabilmek için, biliyorsunuz göç yönetim sistemimizi ıslah edebilmek, düzenleyebilmek için biz göç yönetimi -tam ismini söyleyelim- Göç İdaresi Genel Müdürlüğü tesis etmiş olduk; bu da çok önemli bir adım. Ayrıca, buraya hazırlanmak anlamında, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nu da gene bu çerçeve içerisinde çıkarmış olduk.
Değerli arkadaşlarım, büyüyen Türkiye için yapılması gereken daha çok iş var, bütün bunları el birliğiyle yapabiliriz. Türkiye’nin etkin politikası ve bölgesinde söz sahibi olması için bizim bütün bunlara ihtiyacımız var. Daha düne kadar şu ülkelerle vizesiz anlaşma yaptığımız zaman bunlar artık çok gündeme geliyordu. Hâlbuki, şimdi bunu o kadar rutin bir hâle getirdik ki dünyada pek çok ülkeyle vizesiz seyahati de mümkün hâle getirmiş olduk. İnşallah, bu geri kabul anlaşmasının da hayırlara vesile olacağını umuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Join the discussion