Malta size ne hatırlatır’ desem cevabınızda hangi bilginiz öne çıkar, Malta taşı mı, Malta Köşkü mü, Malta sürgünleri mi, Malta şövalyeleri mi? İtalya’nın alt ucundaki bir kaç adadan oluşan bu ülkenin bizim tarihimizde ilginç bir yeri var. Sultan Aziz’in Fransa’ya giderken uğradığı yerlerden biri olduğuna dair rivayetleri duydunuz mu? Bende daha ziyade 1565 Malta kuşatmasının hemen başında bir şarapnel parçasıyla şehit olan seksen yaşlarındaki Turgut Reis’in hayaliyle yer etmiş Malta. Akdeniz’i tam hâkimiyet altına almak için Malta’yı da fethetmek istemiş Osmanlı. Turgut Reis’in kaybı ve mevsim şartlarının zorlamasıyla kuşatma kaldırılmış ama Malta şövalyelerinin Akdeniz’de uzun süre adı sanı duyulmamış.
Uluslararası Adalet ve Hukukun Üstünlüğü Enstitüsütarafından düzenlenen “Hukukun üstünlüğü çerçevesinde terörizmle mücadele sistemlerinin inşasına milletvekili katkısının arttırılması” başlıklı Çalıştay için gittik Malta’ya. Bu Enstitünün kurucularından biri de Türkiye. Adalet Bakanlığı toplantıda bize de çok yardımcı olan Süleyman Özar adlı bir savcıyı bu Enstitüde görevlendirmiş. Avrupa, Afrika ve Filistin’den milletvekilleri vardı. Ben “Gizli servislerin denetimi” diyebileceğim bir alt başlık altında konuştum. TBMM’de kurulan Güvenlik ve İstihbarat Komisyonundan bahsettim. Tunus, Kenya, Cezayir ve Filistinli milletvekilleri yaşadıkları sıkıntıları anlattılar. Yolsuzluk, belki üstünde en çok durulan konulardan biriydi. İtalya, Hollanda ve İspanya kaygılarını dile getirirken Akdeniz’deki göçmen sorunu da ele alındı. Türkiye’nin IŞİD’le başının dertte olduğu malum. Bu konuda bilhassa Batı dünyasından Türkiye’ye yöneltilen suçlamalara cevap teşkil edecek uzunca bir konuşma yapmam icabetti. Benim ve İstanbul milletvekili Osman Korutürk’ün katkılarıyla “Terörle mücadelede milletvekilleri için iyi uygulama örnekleri” diyebileceğim nihai bildiri de şekillenmiş oldu. Sorunların giderilmesinde demokrasinin ne kadar önemli bir yeri olduğunu görmek için galiba bu tür toplantılarda demokrasi sıkıntısı çeken ülkeleri dinlemek gerekiyor.
Malta’ya vardığımız günün akşamı Büyükelçimiz Ayşe Sezgin’in misafirperverliğine bir kez daha şahit olduk. Viyana’da bize nasıl yardımcı olduğunu Viyana başlıklı iki yazıda dile getirmiştim. Zarafeti kelimelere sığmaz. Büyükelçiliğimizin güler yüzlü diplomatı Halit Akgün de meselelere hâkimiyetiyle öne çıkarken hem Çalıştay boyunca hem de Malta’yı gezdirirken nezaketini hiç kaybetmedi. Mihmandarımız Buket Özay’ın toplantı öncesinden başlayarak yaptığı katkıları da unutmamalıyım.
Malta, gayet yumuşak ve kolay işlenebilir taşıyla da maruf. İstanbul Yıldız Korusundaki Malta Köşkü Sultan Abdülaziz’in Malta’dan getirttiği taşlarla inşa edilmiş. Valetta’nın eski binalarında bu taşlar yoğun şekilde kullanılmış. Sarımtırak binalar şehrin belirgin bir özelliği haline gelmiş. Uzun yıllar İngiliz hâkimiyetinde kalan Malta 1964 yılında bağımsızlığına kavuşmuş. Maltalılar bir geçmiş yaratma ihtiyacıyla, sonuçsuz kalan 1565 Osmanlı kuşatmasını bir başarı hikâyesine döndürmek için ellerinden geleni yapmışlar.
Bu kuşatma sırasında adaya çıkan Osmanlı kuvvetleri zehirlenen kuyulardan içtikleri sularla çok kayıp vermişler. Şimdi o şehitlerimiz Osmanlı Mezarlığı adlı bir mekânda istirahat halindeler. Fakat yalnız değiller. Bir zamanlar Malta’da vefat eden diğer milletlerden Müslümanlardan da burada yatanlar var. Fatihalarımızı başuçlarında okumak nasip oldu. Ayşe Hanım’ın gayretiyle, zaten tertemiz ve çiçeklerle dolu bu yapıyı elden geçirmek için hazırlıkların son safhaya geldiğini de öğrenmiş olduk.
İstanbul’u işgal ettikten sonra İngilizler 1919 ile 1921 arasında bazı eski İttihatçıları Malta’ya sürmüş. Malta Sürgünleri diye biliniyor bunlar. Bu yaklaşık 150 kişinin içinde kimler yok ki… Ali Fethi Okyar, Ali İhsan Sabis, Hüseyin Cahit Yalçın, Ali Çetinkaya, Ahmet Ağaoğlu, Rauf Orbay, Kuşçubaşı Eşref, Yunus Nadi, Süleyman Nazif, Ziya Gökalp… Bu listeye bir de toplantıya beraber iştirak ettiğimiz Osman Korutürk’ün dedesi Salah Cimcoz’u ekleyelim. Sürgünün sebebi olarak muhtelif rivayetler var… Bir sebep Ermeni tehciri… Diğeri bunların Anadolu’ya geçmelerine engel olma gayreti… Açıkçası detaylarını bilmediğim bir konu. Belki bir gün Derin Tarih Dergisinde, Mustafa Armağan konunun detaylarını anlayacağımız bir dosya hazırlar bize… Bu arada Malta Sürgünlerinden İzmirli Hocazade “Mehmed Ubeydullah Efendi’nin Malta, Afganistan ve İran Hatıraları” adlı Dergâh Yayınlarından çıkmış kitabını da zikredelim. Merakımızı yenemedik ve Malta Sürgünlerinin yaşadığı semte giderek Verdala Barakaları adıyla bilinen mekânı da görmüş olduk.
Malta’nın tarihi bir hayli gerilere gidiyor. O dönemi yansıtan mekâna ‘Mdina’ diyorlar. Biz Medine diyelim. Daracık sokakları, 200 kadar sakini, Malta taşından yapılmış binaları ile tam bir ‘sakin şehir’ karakteri taşıyor.
Malta, Cruise Gemileri için de bir durak. Biz Medine’yi gezerken dört büyük Cruise Gemisinin yolcuları da oradaydı. İzmir’i Cruise Gemileri için cazip kılmaya çalışanların gayreti geldi aklıma ve ne kadar haklı olduklarını bir kere daha görmüş oldum.
Bu yazıyı ilginç bir notla bitirelim. Terörle mücadele toplantısına katılan Filistinli Bilal Kasım’ın adı, 1985 yılında İsrail’den kalkan “Achille Lauro” adlı gemiyi kaçırarak bazı Filistinlilerin serbest bırakılmasını temine çalışanlar arasında geçiyormuş..