Yazmakla yazmamak arasında tereddütler geçirdiğim bir sürecin girdapları arasındayım. “Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil” diyor ya Fuzuli… İşte öyle bir şey… Ben yine de yazmayı seçtim. Bundan sonra okuduğum kitaplardan söz edeceğim burada. Yeri gelirse de aktüel olaylara bu yazılar içinde dokunacağım.
İlki “Özgürlük Anlayışı” adlı bir kitap.
Özgürlük, en çetrefilli kavramlardan biridir. Bu konuyu ele almak ve üzerinde tartışmak zordur. Tarih boyunca böyle olmuştur. Günümüzde de bu karakterini korumaktadır. Her ne kadar özgürlük ve eşdeğeri kelimelerin kullanımı çok eskilere gitmese de kavram olarak insanlık tarihiyle beraber bulunduğu şüphe götürmez.
Akademik olarak özgürlüğü tartışanlar yanında hayatın içinden gelenler ve özgür bir ortamı soluyanlar ya da soluyamayanlar arasında da bu kavramı tartışanlar var. Bu konuya el atışımın sebebi üç dönem Kütahya Milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapmış olan Dr. Müh. Soner Aksoy’un “Tarihi Süreç İçinde ÖZGÜRLÜK ANLAYIŞI” başlıklı kitabı oldu. Kitabın bir de alt başlığı var: ‘İtiraz Etmek Erdemdir’.
TBMM’de uzun süre başkanlığını yaptığı Sanayi, Ticaret ve Enerji Komisyonunda edindiği tecrübeler de onun özgürlük gibi bir kavramı gündeme taşımasına ve kitaplık çapta düşünce üretmesine yol açmış. Ona göre “gelişmenin anahtarı bu sihirli sözcükte, özgürlükte gizlidir”, (s.7). Fakat zahmetsiz rahmet olmadığının da farkında Dr. Aksoy. Şöyle ifade ediyor bunu: “Unutmayalım ki hak ve özgürlük talepleri zahmetli eylemlerdir ve uyuyarak talep edilemez”, (s.9). Özgürlüklerin elde edilebilmesi için bilgiye ve gerekirse itiraz edebilme cesaretine sahip olmak da şart yazara göre. Bu şöyle dile getirilmiş kitapta: “… halkımıza, demokratik yöntemlerle ‘itiraz etmenin’ önemini öğretmek, gerektiğinde ‘sivil itaatsizliğin’ de bir ‘fazilet’ olduğunu hatırlatmak gerekir”, (s.11). İtiraz etmek erdemdir elbette, ama itiraza kulak vermek de erdem olsa gerek. Çünkü “Akıl sahipleri her sözü dinlerler, en güzeline uyarlar.” (Zumer, 18)
Dört Bölüm halinde sunulan Kitabın Birinci Bölümünde tarihsel açıdan genel bir değerlendirme yaparak önemli noktalara dikkat çekmiş Soner Bey. Yazarın, “ecdadını tanımayan, hatta onu aşağılayan” (s.24) bir anlayışın ekonomik gelişmeyi sağlayamayacağını belirtirken toplumumuzda oluşan “yönetime güven” (s.24) sorununun yol açtığı pasif direnişe yaptığı vurgu gerçekten önemlidir.
Soner Aksoy’un şair yönünü ben bu kitaptan öğrendim. Özgürlüğü nasıl özlediğini “Özlediğim Yağmur” başlıklı şiirinde dile getirmiş. İşte size o şiirin ilk dörtlüğü: “Yağmuru bekledim her mevsim./ Kuruyan toprakta özlemsin./ Çiçekte, yaprakta renk sensin, / Hala ararım sen neredesin?” (s. 27).
Dikkat çektiği tehlikeler arasında bakın neler var Soner Beyin: “Mecburiyetler, yaptırımlar, yasaklar, korkular bence özgürlüğü tehdit eden tehlikelerin kaynaklarıdır”, (s. 47).
Özgürlükler bağlamında ilginç bir sorusu var Yazarın. Şöyle diyor: “Hz. Âdem, neden tek bir yasaktan etkilenmiş ve ona yönelmiştir? Bir tek yasağın bile kendi bağımsız yaşam alanında bulunmasından rahatsız mı olmuştur?”, (s.62). Daha sonra devam ediyor: “Özgürlük ancak yasağı delme eylemiyle öğrenilebilir bir cevherdi.” İşin hikmetine dair de düşünmeden edemiyor Soner Bey: “Acaba Allah her şeyi hazır bulan Hz. Âdem’e özgürlük ve itiraz etmek gibi iki erdemi bizzat öğretmek mi istiyordu?”, (s.63).
Kitabın ikinci bölümü Temel Özgürlüklere Giriş alt başlığından sonra Adalet Kavramı üzerinde duruyor. Örnek Temel Özgürlükler olarak düşünce, inanç ve ibadet ile teşebbüs özgürlüğü üzerinde duran bu bölümde ilginç tespitler var. İslam fıkhında beş öğenin korunmasına vurgu yapılır. Din, can, akıl, nesil ve mal. Soner Bey aslında bunlar üzerinden yürümüş gibi. Din, hayatın her alanını kucaklayıcı anlamıyla ele alındığı zaman inanç ve ibadet başta olmak üzere ifade, teşebbüs, örgütlenme gibi pek çok sahayı içine alır. Dolayısıyla özgürlüğün asgari şartı bu beş öğenin garanti altına alınmasıdır.
Soner Aksoy, özgürlükle kültürel yapı ilişkisinin de farkında. Özgür düşüncenin gelişmesi için dilin ne kadar önemli olduğunu anlatırken yapılan tahribatı ve sonuçlarını bakın nasıl dile getiriyor: “… ufkumuzu göremez olmuşuz, ışıklarımız bir bir sönmüş, sınırlarımız karartılmış ve görüş alanımız daraltılmıştır”, s(108). Bu duygularını şiire de dökmüş Soner Bey: “Köklerimde çağın kimyası,/ Damarlarımda yabancı sıvılar,/ Biliyor musun, tohumlarıma çiçeklerime ne oldu?”, (s.107).
Sivil itaatsizlik söz konusu olunca Soner Bey iki örnek üzerinde duruyor. Gandi ve Martin Luther King hareketi. Bizim tarihimizden de önemli bir noktayı dikkatimize sunuyor bu kitap. Şunları sayıyor: “1. Dini kökenli akileler, 2. İlmi akileler, 3. İktisadi akileler, 4. Siyasi ve askeri akileler.” Sivil örgütlenme alanındaki bu kurumları devrin ihtiyaçlarına göre modernize edip kullanıma sokamayınca batı kurumlarını taklit durumuna geldiğimiz bir hakikat değil mi?
Kitabın üçüncü bölümü, tarih içinde özgürlüğün yeri başlığı altında özgürlük arayışlarının tarihçesini sunuyor desek yeridir. Sadece sunmakla kalmıyor aynı zamanda bir aydın olarak tarihi süreçle hesaplaşıyor da… Geçmişiyle hesaplaşmak bir aydın tavrı olarak Soner Aksoy’da her yönüyle tezahür ediyor. Medine Sözleşmesi de var burada Magna Carta ile Ahilik de…
Son bölüm Türklerde Özgürlük Anlayışı etrafında şekillenmiş. Bilhassa Osmanlıların özgürlük anlayışını detaylarıyla irdelemiş Dr. Aksoy. Osmanlılar bir başka ülke ile harbe girmeden önce “i’la-yı kelimetullaha mâni bir hal var mı” diye bakarlarmış. Yani özgürlüklerde bir kısıtlama var mı yok mu sorusuna cevap ararlarmış önce. Şeyhülislamın bu yönde fetvası varsa harp meşru, değilse gayr-ı meşru addedilirmiş. Soner Bey, belli ki bu kıstas üzerinden yürümüş.
15 Temmuz ihanetinden önce kaleme alınmış olan bu kitapta hainlere bakın nasıl dokunulmuş: “Bugünün hain Gülen terör örgütü, nasıl yabancılarca kullanılmışsa, Jön Türkler de Osmanlı’yı parçalamak isteyen büyük devletlerin hepsi tarafından desteklenip kullanılmıştır”, (s. 272).
Bitirmeden bir önerimi söylemeliyim. Bu kitap biraz daha sistematik hale getirilebilir. Bazı konuları farklı bölümlerde tekrar etmek yerine belli bir bölüm içerisine toplamak mümkün gibime geliyor. Bir de ara başlıklarla okumayı kolaylaştırmayı düşünür mü yazarımız, bilemem.
Şimdi gündemde yeni anayasa var. Ortada hala bir anayasa metni olmadığı için burada özgürlüklerin nasıl yer alacağını bilmiyoruz. Bekleyelim, görelim…
Özgürlüğünüze ve kitaba düşkünseniz hiç durmayın… “Özgürlük Anlayışı” sizi bekliyor.
Bir sonraki yazı için masamdaki kitapların en üstünde “Politik Fizik” adlı kitap var.