Biz göçmen bir milletiz, severiz oradan oraya taşınmayı. Söyleyin bakalım, kolay mı Orta Asya bozkırlarından kalkıp Anadolu’ya gelmek… Anadolu’dan Rumeli’ye gitmek, sonra mecburen bile olsa oradan kalkıp tekrar Anadolu yollarını tutmak… Osmanlının batıya akınlarında bile göçebe hayatının etkisi var…
Yörükler hala yaz aylarında niye yaylalara çıkıyor dersiniz? Serde göçebelik var…
Köyde hayat zorlaşınca büyük şehirlere akın eden nüfusun çok olmasında göçebe hayata olan yatkınlığın payı da var mıdır acaba?
Göç aynı zamanda Peygamberimizin bir sünneti. Hicret diye biliriz biz Mekke’den Medine’ye olan mübarek yolculuğu.
Şimdi nereden çıktı bu göç ve göçebe konusu diyeceklere benim de söyleyecek sözüm var. Ocak Medyadaki bir haber göçebe ruhumuzun sönmediğine işaret gibiydi. Habere göre dolar milyoneri altı bin kişi, Türkiye’den başka ülkelere göç etmiş 2016 yılında. Daha ilginç olanı ise bütün dünyadaki milyoner göçleri arasında Türkiye bir önceki yıla göre %500’lük artışla ilk sırada yer almış. “Küresel Sağlık Değerlendirmesi: Dünya Zenginliği ve Göç Trendleri” ismiyle yayınlanan rapor taşınma kararında ülkelerin politik ve ekonomik durumlarının etkili olduğunu belirtiyor.
Çalışıp çabalayıp para kazanan bir insan niçin ülkesini terk etmek zorunda hisseder acaba kendisini. Onu güven bunalımına iten sebepleri araştırıp bulmak zorundayız. Bu konudaki bir çalışma “Başka bir ülkede hayat kurmak: Neden gidiyorlar?” başlığını taşıyor. Fabrikalarını başka ülkelere taşıyanlar da var.
Burada asıl önemli olan Türkiye’yi terk edenlerin yıllara göre önemli ölçüde artıyor olmasıdır. Galiba 15 Temmuz hain darbe girişiminin etkileri henüz bu sayılara intikal etmiş değil.
FETÖ’nün Türkiye’nin başına ne türlü belalar sardığını her geçen gün daha çok hissediyoruz. Olağanüstü Hal rejiminin yarattığı tedirginlik pek çok alanda kendisini gösteriyor. Özgürlüklere ilişkin kaygılar azalmıyor, artıyor. Bu kaygıların dış âlemde yarattığı algı Türkiye için zararlı oluyor. Ne kadar kızsak da Avrupa ile her türlü ilişkiyi sürdürmek zorundayız. Kapılarımızı dış dünyaya kapatacak halimiz yok.
FETÖ ile mücadele stratejisinde yanlışlıklar olduğu gün gibi aşikâr. Bu iş bu haliyle devam ederse Ak Parti kendisine kurulmuş bir tuzağa düşme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Bunun 2019 seçimlerine etkisini düşünenler vardır sanırım.
Türkiye’den ayrılmak niyetinde olanlar sadece dolar milyonerleri değil. Nitelikli insanımızı kaybediyoruz. İPSOS adlı araştırma kuruluşunun yaptığı bir çalışmaya göre Türkiye çapında toplumun % 25’i, iyi eğitim almış nitelikli kişilerin ise % 69’u başka ülkelerde yaşamak istiyor.
Burada dikkat edilmesi gereken bir husus var: Bundan yedi sekiz yıl önce tersine beyin göçünü konuşmuyor muyduk? Avrupa ve Amerika’daki diasporamız Türkiye’deki gelişmeleri heyecanla izliyor ve bize de hizmet düşerse hazırız diyerek Türkiye’ye selam gönderiyorlardı. OECD’nin yayınladığı bir beyin göçü haritasına göre de yurt dışında çalışan üniversite mezunlarımızın oranı bir hayli yüksek.
Son zamanlarda üniversitelerden kanun hükmünde kararname ile uzaklaştırılanların FETÖ’nün sapık amaçlarına bağlı oldukları iddiası bir hayli havada kalıyor. Bunlar arasında somut delillerle uzaklaştırılanlar oldukça az. YÖK bu konularda ha var ha yok. İnisiyatif sahibi olmaktan uzak oldukları bir tarafa hak ve hukuku savunmaları gereken yerde popülizme kapı araladıkları açıkça ortada… 15 Temmuz travmasından kurtulmak zorundayız. Bunun etkileri devam etikçe rasyonel düşünce yerini hamasete bırakmaya devam edecektir.
Bu konularda söylenecek çok söz var ama şimdi sırası değil. Üstünde durulması gereken asıl konu Türkiye’de demokrasinin işleyişi hususunda yaşadığımız sıkıntılardır.
Çevremde bazıları şu şiiri okuyor bu günlerde: “Yeryüzü boşaldı, habersiz miyiz?/ Güneşe göç var da, kalan biz miyiz?”