Türk Ocağı İstanbul Şubesi, “Günümüz İslam Dünyasında Meseleler ve Çözüm Yolları” başlığı altında bir sempozyum düzenledi. Sempozyumda ne konuşulduğundan çok açılıştaki protokol konuşmaları yansıdı dışarıya.
Bu sempozyumun birincisi 2016 yılında CHP’li Kartal Belediyesinin mali desteği ile yapılmıştı. O sempozyumun notlarını izleyenler, ne kadar geniş bir katılım olduğunu ve ne kadar ciddi meselelerin ele alındığını göreceklerdir. Bu seferki sempozyuma İstanbul Büyükşehir Belediyesi destek oldu. Bunun tabii bir sonucu olarak Sempozyumun açılışında Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu protokol konuşmaları bölümünde sempozyuma katılanlara hitap ettiler. Her ikisinin konuşmalarında da dinleyenler, Türkiye’de her şeyin rahatça konuşulabildiği bir ortama ait izler görmüş olmalılar ki takdir hislerini ortaya koymadan edemediler. Belirtmeliyiz ki CHP İl Başkanının Genel Başkanına refakat etmesini tabii karşılamak gerekirken işi bağlamından saptırmak hiçbir amaca hizmet etmez.
Türkiye’nin kutuplaşma macerası devam edecek gibi duruyor. Oysa ülkenin kendine gelebilmesi, doğru bir şekilde tartışabilmesi ve kimsenin kimseyi ötekileştirmeyeceği bir anlayışın doğması için kutuplaşmadan uzak durmak zorundayız. Türk Ocağı İstanbul Şubesinin Başkanı Cezmi Bayram bu doğrultuda çalışan mümtaz şahsiyetlerden birisi. İslam dünyasının meseleleri üzerinde çok geniş bir camiayı, bu arada Cumhuriyet Halk Partisini de düşünmeye sevk etmesi önemli değil mi? Onun sempozyumu açış konuşması, maksadını anlamak isteyenler için şurada.
Kemal Kılıçdaroğlu CHP içinde bir değişimin öncüsü olabilecek mi, bilmiyorum. Onun bu konudaki gayretlerinin bir kıymet ifade ettiği inkâr edilemez. Klasik CHP zihniyetinin değişmesi çok önemlidir. Çok uzun zaman halka ve değerlerine tepeden bakan bir anlayış, “biz galiba bir yerlerde yanlış yaptık” diyorsa kulak vermek gerekir. Helalleşmeden ne anladığını daha açık ifade etmesi için teşvik etmek yararlı olmaz mı? Türk Ocağının düzenlediği İslamî içerikli bir toplantıya gösterilen alaka iyi değerlendirilse yeridir.
Kemal Bey, adalet vurgusu yaptığı konuşmada kimlik sorununa parmak basıyor: “Müslüman olmanın neyi ifade ettiği, nasıl bir Müslüman kimliğine sahip olmamız gerektiği konusunda, aklımızı kullanarak en geniş mutabakatı sağlamalıyız. Bu mutabakatı da dışarıdan bir dayatmayla değil bizzat kendimiz, İslam ülkelerinin içinde bulunduğu durumla, soğukkanlı bir biçimde yüzleşerek gerçekleştirebiliriz.”
Türk Ocakları İstanbul Şubesi Başkanı Cezmi Bayram milliyetçi camianın çok iyi tanıdığı bir isimdir. Onun 1960’lardan sonra Ankara’da Üniversiteliler Kültür Derneği’nde başlayan mücadele hayatı çeşitli kademelerden geçerek gelmiş bugüne. O günleri kendi dilinden okumak için Ötüken Neşriyat’tan çıkmış iyi bir kitap var: “60’lılardan Vatan Kurtarma Hikayeleri”. Bu kitaptan beni, rahmetli hocam Prof. Dr. Ahmet Nuri Yüksel ile ilgili bir yazı için çalışırken Ahmet İyioldu haberdar etmişti.
Türk Ocakları eski başkanı Nuri Gürgür milliyetçi camianın önemli isimlerinden bazılarıyla konuşmuş. Bunlar kitaptaki sırayla şöyle: Acar Okan, Ahmet İyioldu, Cezmi Bayram, Mustafa Kahramanyol, Namık Kemal Zeybek, Nuri Gürgür, Şerafettin Yılmaz, Yücel Hacaloğlu.
Kayseri Lisesinde bana da hocalık etmiş olan Ayvaz Gökdemir’in dikkatini çekiyor Cezmi Bayram. Ülkü-Bir’de çalışıyor. Matematik doktorasını tamamlıyor. Devlet Gazetesinde yazıyor ve yöneticilik yapıyor. Bir ara Ocak dergisini çıkarıyor. Ankara Şube Başkanı olarak Türk Ocağı Genel Kurulunun toplanmasına öncülük ediyor ve Türk Ocakları’nın canlanması için gayret sarf ediyor. 1980 öncesinin karışık ortamında bazı milliyetçilerin içine düşürüldüğü tuzaklardan uzak kalmayı başarıyor. İki defa müracaat ettiği doçentliği bir takım oyunlarla engelleniyor. O da üniversiteden ayrılıyor. Ötüken Neşriyat’ın öncülüğünde kurulan ANDA Kitap Dağıtım Şirketine Ahmet İyioldu’dan sonra Genel Müdür oluyor. Yeri gelmişken ANDA gibi önemli bir teşebbüsün macerasını yukarda bahsettiğim kitapta Ahmet İyioldu’dan okumak mümkün. Daha sonra Özel Tercüman Okullarında Genel Müdürlük görevine başlıyor. Kemal Ilıcak’ın güvenini kazanıyor. On yıla yakın bu işi yaptıktan sonra ayrılıyor. Bahçeşehir Üniversitesinde Yüksekokul Müdürlüğü yapıyor. Bu arada 1986 yılında da Türk Ocağı İstanbul Şubesi Başkanı oluyor. Divanyolundaki Sultan İkinci Mahmut Haziresine yerleşiyor Ocak. Burasını elden geçiriyor ve düzenli faaliyetler için uygun zemini hazırlıyor. Sürekli seminerler, konferanslar, burs faaliyetleriyle Türk Ocaklarının gayesine uygun çalışmalara devam ediyor.
Bunları yazarak söylemek istediğim husus Cezmi Bayram’ın ne yaptığını bilen bir şahsiyet olduğunu vurgulamak. ‘Kemal Kılıçdaroğlu’nu konuşturan Cezmi Bayram da kim ola’ diyenler bunları bilsinler isterim. Ayrıca T24’ten Candan Yıldız’ın Cezmi Bayram ile yaptığı bu sempozyuma ve sonrasındaki tartışmalara ilişkin söyleşi de meraklılarına yardımcı olabilir.
Sempozyumun konuları özenle seçilmiş. Bunları şöyle sıralayabiliriz: Müslümanların Gelecek (öngörüsü) Vizyonu, İslam’ın Tarihsel ve Toplumsal Gerçekliği, Farklı İslam Yorumları ve Tecrübeleri, Din-Siyaset İlişkisi Etrafındaki Sorunlar ve Çözüm Önerileri, Dini Eğitim ve Beklentiler, Dini Grupların Dini ve Hukuki Statüsü, Din-Bilim İlişkisi ve Dine Karşı Kayıtsızlık Sorunu, Türk Dünyasında Güncel Dini Sorunlar ve Çözüm Önerileri.
Bildiri sunanlar ve tartışmaya katılanların zenginliği de çok dikkat çekici. Hepsini sayamam ama burada bazı isimleri zikredebilirim: Ali Bardakoğlu, İlhami Güler, Şaban Ali Düzgün, Mustafa Çağrıcı, Sönmez Kutlu, İbrahim Maraş. Ayrıca Fas, Tunus, Kırgızistan, Tataristan ve Rusya’dan katılanlarla zenginleşmiş bu Sempozyum. Umarım birinci sempozyumun kayıtları gibi bu sempozyumun kayıtları da yayınlanır. Aslında YouTube üzerinden Sempozyumu izlemek mümkün ama aslolan yazılı kayıtlar. Sempozyumun tüm detayı ise İstanbul Şubesinin Facebook hesabında.
27-29 Haziran arasında gerçekleşen Sempozyum dolayısıyla Türk Ocağı Genel Merkezinin verdiği Cezmi Bayram’ı görevden alma kararı aceleye gelmiş gibi. Cezmi Bayram bu durumda İstanbul Şubesini seçime götürmenin iyi olacağını düşünüyor ve kamuoyuna şu şekilde duyuruyor: “Günümüz İslam Dünyasında Meseleler ve Çözüm Yolları -2 Uluslararası Sempozyumu vesilesiyle kamuoyunda ortaya çıkan tartışmaları dikkate alarak, İstanbul Türk Ocağı Yönetim Kurulumuz, 23 Temmuz tarihinde seçimli Olağanüstü Genel Kurula gitmeye karar vermiştir. Böylece Derneğimizin üst organı olan, Genel Kurulun kararına başvurmayı tercih etmiştir.”
Nuri Gürgür 16 yıl Türk Ocakları Genel Başkanlığı yaptı. O da Cezmi Bayram’a yapılan muameleye itiraz ediyor ve Türk Ocakları Genel Merkezinin tutumunu yanlış bulduğunu açıklıyor. Söylediklerinin bir kısmı şöyle:
“Bu faaliyete CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun katılmış olmasını gerekçe göstererek Şube Başkanı Cezmi Bayram’a yapılan işlem ve buna ilişkin açıklama son derece aceleci ve fevri bir tavırdır. Çünkü bu faaliyetin programı, katılımcıları, içeriği günler öncesinden belirlenip açıklanmıştı. Bu derece kapsamlı bir toplantının İstanbul Belediye Başkanı İmamoğlu’nun parasal desteğiyle düzenlendiği de biliniyordu. Sakıncalı bir durum görüldüyse neden gerekli ikaz yapılmadı?” Nuri Gürgür’ün “Cezmi Bayram Bu Muameleyi Kesinlikle Hak Etmiyor” başlıklı yazısının tamamını okumakta yarar var.
Bu arada başka reaksiyonlar da oldu görevden almaya. Bunlardan benim dikkatimi çekenlerden biri İbrahim Kiraz’dan geldi Karar Gazetesinde. Türk Ocakları bu hatadan dönmeli başlıklı yazı takdiri hak ediyor. Devlet Bahçeli’yi Sempozyumda ne konuşulduğu hiç ilgilendirmiyor belli ki… Grup toplantısında isim vermeden Cezmi Bayram’a söyleniyor. Onun esasa müteallik bir fikri olmadığı açık… İstanbul İl Başkanının Genel Başkanına refakatine takılmış. Kutuplaştırmaya, şiddet dilini kullanmaya ve ötekileştirmeye devam edeceği anlaşılıyor. Bu arada Bahçeli’yi haklı bulanlara da söylenecek bir şey olmadığı kanaatindeyim.
Sempozyumun sonuç bildirisine göz atanlar ne kadar önemli meselelere parmak basıldığını kolayca kavrayacaklardır. Buraya bildirinin tamamını almak mümkün değil. İslami bilginin üretilmesi ve yorumu, bunun yöntemi bir sorun olarak tartışılmalı diyor bildiri. Din dilinin yenilenmesi gerektiğini vurguluyor. Radikalleşme ve selefileşme ayrı bir başlık olarak ele alınmış. Bildirideki şu tespiti aynen aktarmak galiba daha iyi olacak: “Son zamanlarda yaşanan sorunların doğru bir şekilde teşhis edilmesi ve sağlıklı çözümler üretilmesinin önündeki en büyük engel, aşırı siyasî ve toplumsal kutuplaşma ve taassuptur.”
İslam dünyasının kamu hukukunu geliştirmek gibi bir ödevi olduğunu hatırlatıyor bildiri. Bu hususu Taha Akyol da vurgulamıştı Türk Ocakları ve Particilik başlıklı yazısında.
Şu çağrıya kim itiraz edebilir: “İslam’ın evrensel ilkelerini merkeze almak, Müslüman zihnini yeniden yaratıcı bir hale döndürmek için; laiklik, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi evrensel değerlerle çatışan bir niteliği sahip olmayan, cinsiyet ayrımcılığına karşı duran yeni bir din dili üretmeliyiz.”
Sempozyum programını ve katılanları bu yazının başındaki fotoğrafta ve şurada bulabilirsiniz.
Önümüzde Kurban Bayramı var. Farklı kutuplarda yoğunlaşmak yerine birbirini anlamanın ve yardımlaşmanın faziletini idrak etme cehdine kucak açalım. Bayramı hak edenlerden olmamız duasıyla bitirelim bu yazıyı…
mtekeli35@gmail.com @mtekeli35