Çatlasa bülbül

Çatlasa bülbül

Dücane Cündioğlu’nun “Arasokakların Tarihi” adlı kitabında “Anacaddelerde fazilet aranmaz” başlıklı bir yazı var. Önce oradaki şu tesbite bir bakalım:

“Siyaset yetenek öğütmek suretiyle varolur ve yeteneklerini sunmak isteyen safdillere sağladığı zengin imkânlar karşılığında onlardan bizzat kendilerini, inançlarını, gerektiğinde izzet-i nefislerini bile talep eder. Düşünceyi ve sanatı meslek edinmiş olanların önemli bir kısmıysa, her neden mahrum iseler onun peşine düşerler. Nitekim gerektiğinden çok izzet-i nefse, gerektiğinden çok inanca, gerektiğinden çok ideale sahip olduklarına inanan nice düşünür ve sanatçı siyasetin veya memleketin âli menfaatleri karşılığında bunların bir kısmını feda etmekten çekinmemiştir. Sorun da hep burada zuhur etmiş, işbu “bir kısım” hep bütünün tamamını götürmüş, çok azına, elini verdikleri siyasetten kollarını kurtarmak nasib olmuştur.” (s.198)

Kolunu kaptırmayanlara selam olsun diyelim mi?

Türkiye’de siyasetin bu türlü algılanışına sebep siyasetçilerin kendileri mi, yoksa siyasetin tabiatı mı acaba? Yukardaki tesbitin içinde birçok hakikatin barındığına şüphe yok.

Türkiye yeni bir seçime doğru giderken açıklanan aday listelerine bakıp, düşündüm. Bu listelerin siyasetin algısına yapacakları katkı hangi istikamette olur acaba diye meraklandım.

Belki oraya kadar gitmeden önce tamamlanmak üzere olan 24’üncü dönemin siyasetin algısına yaptığı katkıyı irdelemek gerekir.

Ak Parti hükümetleri pek çok alanda siyasetin genel algısını düzeltecek önemli adımlar attı. Hepsini saymak imkânsız ama ülkenin milli gelirinin nereden nereye geldiğini söylemekle yetinebiliriz. Bastığı zemin sağlam olmayan bir anlayışın bu başarıyı yakalamasındaki zorluk ortada.

17-25 Aralık girişimleri Ak Parti’nin bu algısını bozmaya yönelik operasyonlar olarak geçti kayıtlara. Bu kötü niyetli girişim yine de akılları karıştırdı ve siyaset ve siyasetçiler üzerine gölge düşürdü.

Ak Parti için ideal olan, bu tür demokrasi dışı işlere kalkışanlara “tüh, bu adamların böyle yanlış işleri yok” dedirtmek olmalıydı. Bırakın yanlış işlerin içinde olmayı, yanlış anlaşılabilecek işlerden bile kaçınmak gerekmiyor mu? Umalım ki yeni dönem bu anlamda çok daha duyarlı olsun. Bazı hoyratça tavırlardan uzak dursun. Bir önceki Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün’ün Alfa Yayınlarından yeni çıkan “Adım adım siyaset” başlıklı kitabını burada kısmet olursa ayrıca ele alacağım. Şimdilik bu kitabı önermekle yetinelim.

Listelerin seçilecek yerlerinde olanlar hariç olmak üzere diğer aday adaylarının dışa vurmasalar bile içlerinden sözleri şair Nevres-i Kadim’e ait Tanburi Ali Efendi’nin “Senden bilirim yok bana bir faide ey gül/ Gül yağını eller sürünür çatlasa bülbül” diyen Hüseyni makamındaki şarkısını terennüm ettikleri belli. Ben de listelere baktığım zaman bu şarkıyı hakkıyla söyleyebilecek isimler olduğunu görüyorum. Ak Parti listelerinde gördüğüm ve göremediğim bazı isimleri mukayese edince birinin niye var olduğunu diğerinin niye yok olduğunu anlamakta güçlük çekiyorum. İşte o zaman acaba ‘elini verip kolunu kaptırma’ anaforuna düşmek böyle düzenlemelerin sonucunda olmuyor mu diye kaygıya kapılıyorum. Ak Parti’nin ve Türkiye’nin geleceği, emirle değil fikirle hareket edecek bilgi ve tavır sahibi insanlardan geçiyor. Listelere kimin ve hangi anlayışın damga vurduğunu bana sormayın, dikkatlice incelerseniz bunu bulabilirsiniz.

Listelere giremeyenlerin şarkısı olur da girenlerin olmaz mı? Belki onlardan bazıları sözleri Şeyh Galib’e ait Hacı Faik Beyin Acem makamındaki bestesini geçiyorlar: “Efendimsin, cihanda itibârım varsa sendendir.”

Milletvekili olup da listelerde yer bulamayanları da unutmayalım: “Nasıl geçti habersiz o güzelim yıllarım” diyen Teoman Alpay’ın Hicaz şarkısı ne güne duruyor…

Ben listelerde yer verilmeyen 24’üncü dönemin gerçekten bilgili, gayretli ve çalışkan, kendi illerinin listesindeki diğer bazılarıyla mukayese bile edilemeyecek kıymette birkaç milletvekilini arayıp konuştum. Hepsi siyasi terbiyeleri gereği sessiz kalmayı tercih ediyorlar. Liste tercihinin arkasındaki sebebi benim gibi onların da bir izah şekli var. Çoğuna “inşaallah sebep o değildir” demek zorunda kaldım.

Türkiye’nin istikrarlı bir ortama gerçekten ihtiyacı var. Seçim ve sonrasındaki Ak Parti Kongresi bu bakımdan çok önemli…

Başarı için herkesin ödevini iyi yapması lazım…

 

Join the discussion