Çarşamba akşamı televizyon kanalları arasında dolaşırken Galatasaray taraftarlarının Türkiye kupası sevincine tesadüf ettim. Bütün kaygı ve endişelerini terk etmiş bu insanların yaşadıkları mutluluk ne kadar sürer bilemiyorum. Her halde bir iki gün sonra hayatın omuzlarına yüklediği ağırlık daha baskın çıkmaya başlar. Bu yıl sevinen yalnız Galatasaray taraftarları değil… Göztepe de sevenlerine şampiyonluk sevinci yaşattı. Şimdi onlar yükseldikleri ligde nasıl başarılı olacaklarını tartışıyor olsalar gerek. Sevinci sürekli kılmanın yolu onlar için de önemli olmalı… Bir dostum “bu yıl, sarı kırmızı formalı takımların yılıydı” dedi. “Galatasaray, Kayserispor ve Göztepe” diye saydı sonra da…
Bugün spordan çok siyaset konuşmanın vakti. Oy kullanacaklar sevinci sürekli kılmanın yolunu arıyorlar. Vereceğimiz oylar yarınlarda nasıl bir Türkiye’ye uyanacağımızı belirleyecek.
Herkesin partileriyle ilgili eleştirileri olabilir. Kimi daha iyi ekonomik şartlar bekledi, kimi daha demokratik tavırlar… Kimi terör karşısında partisinin tavrını, kimi dış politikasını eleştirdi… Bazıları partilerinin liste tercihlerinden rahatsız oldu. Evet, fakat bunları aşmanın vaktidir. Varsa, yanlışlıklarla mücadele etmenin yolları aranmalı elbette. Ancak bir partili için hesap yeri sandık değildir. Hesap yerini sandık olarak görenlerin de parti bağlarından söz etmek mümkün değildir.
Benim, size belki biraz uçuk gelebilecek bir iddiam var.
Koalisyon ihtimalini dillendirenlerin neye hizmet ettiklerini bilemem elbette. Fakat bunu istemeyeceklerin başında iş âleminin geldiğini tahmin etmek için kâhin olmaya gerek yok. Borsa ve kurlardaki oynamalar şimdiye kadar daha çok dış faktörlere bağlanıyordu. Türkiye’de koalisyon, belirsizlikler barajının kapağının açılmasına denk sayılsa yeridir. Belirsizliklerin piyasaları ne hale getireceğini ve enflasyonu nerelere çıkaracağını bilmeyen var mı? Bu düşünceyle diyorum ki koalisyonu istemeyeceklerin başında iş âlemi gelir. Yani bir koalisyon ihtimali görseler önce bütün TUSİAD mensupları Ak Parti’ye oy verirler. Bir TÜSİAD üyesiyle karşılaşırsanız ağzını yoklayın. Eğer oyu Ak Parti’ye ise koalisyon ihtimali vardır, değilse Ak Parti’nin bütün zorluklara rağmen tek başına hükümeti kuracak çoğunluğa sahip olacağına hükmedebilirsiniz.
Siyasetçilerin çok dillendirdiği bir husustur milletin dirayeti… Bütün aldatmaca propagandalara rağmen milletin nasıl olup da şimdiye kadar yapılan seçimlerde günübirlik endişelerle değil gelecek kaygısıyla hareket ettiğini anlamayanlar için bir ders daha hazırlandığını söyleyebiliriz.
Yine de alınması gereken tedbirler olduğunu unutmayalım. Hatta biraz gizlenmeye çalışılan gerçeklerin üstündeki külleri savurmanın da zamanıdır. Doğuda tehditlerin haddini aştığını bana oradaki arkadaşlarım aktarıyorlar. Eğer insanlara yarın için inandırıcı bir teminat verilemezse bu tehditlerin millet iradesinin tecellisine mani olacağının da bilinmesi icap eder. Sözlerimin sandık güvenliğinden çok seçim sonrasını işaret ettiğini söylememe gerek var mı!..
HDP’nin birden barış meleği kesilmesini ihtiyatla karşılamaya mecburuz. HDP henüz zaman testini geçmiş değil. Bir taraftan barış derken diğer taraftan tehdidi elden bırakmamak olacak iş değildir. Bu tehdidi, bölgeyi iyi bilenler ciddiye alıyorlar. “Mart ayındaki seçimlerde %70 oy aldığımız bir yerde Cumhurbaşkanlığı seçiminde oylar %35’e düşmüşse bunu nasıl izah edersiniz?” diyen bir dostuma söyleyecek söz bulamadım. Vurgulamamız gereken bir husus daha var. Muhafazakâr Kürt kesimiyle ırkçı Kürtleri aynı çizgiye getiren söylemin Ak Parti’ye zemin kaybettirdiğini biliyoruz. Neyse ki Başbakan Ahmet Davutoğlu bunu çabuk fark etti.
Türkiye’nin kaosa ve belirsizliklere değil düzene ihtiyacı var. Ak Parti tek başına iktidar olamazsa koalisyon olur diyenler hayal âleminde geziyorlar. Koalisyon ihtimalini ben hiç görmüyorum. Ya Ak Parti tek başına iktidar ya da kaos. Ak Parti ile koalisyon yapmayacaklarını ilan edenlerin bir araya gelme ihtimali var mı? Kaldı ki Ak Parti de bir başka partiyle koalisyon yapmaktansa erken seçimi tercih etmez mi? Çünkü kaos sonrası erken seçimin Ak Parti’nin zaferiyle sonuçlanacağı bellidir.
Bu yazı aslında geçen haftaki “Seçimin sırrı” başlıklı yazıyı tamamlar bir mahiyet arz ediyor.
“Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!/ Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!” diyebilmek için kaostan uzak durmalıyız.