Fransa’yı özgürlüklerin beşiği olarak biliriz. Fransız İhtilali sonrası ortaya çıkan özgürlük, eşitlik, kardeşlik ve benzeri kavramlar daha çok Fransa ekolüyle zihinlerde yer buldu. Bizim tarihimizde de Tanzimat’la gelen düzenlemelerin hep Fransa’dan esinlenerek yapıldığına dair bir kanaat vardır. Keza Jön Türk Hareketi de Fransa’daki atmosferi esin kaynağı olarak gösterir.
Oysa Fransa’da oy çokluğuyla kabul edilen ‘Ermeni Soykırımını İnkâr Yasası’, açıkça ifade özgürlüğünü kısıtlamaktadır. Yasanın ruhunda ırkçılık, ayırımcılık ve yabancı düşmanlığı vardır. Bundan sonra kim Fransa’da düşünce ve ifade özgürlüğü var diyebilir? Sarkozy’nin 2012 baharındaki seçim kaygısıyla çıkarmakta ısrar ettiği bu yasa ne Fransa’ya yarar, ne de Ermenistan’a… İşin tuhafı Fransız aydınlarının da nutku tutulmuş ve intikal zâfiyetine uğramış gibi durmalarıdır. Fransa adeta kendi değerlerini inkâr vaziyetine düşmüş bulunmaktadır.
Joseph Fouché, Fransa’da 1789 İhtilali sonrasının, her kılığa giren, menfaati için herkesle beraber olabilen, bakanlıklar yapmış sefil bir politikacısıdır. Stephan Zweig’in bu ahlaksız adamı anlatan nefis bir kitabı var. Napolyon bu adam için ‘Muhteşem dönek’ diyor. Sarkozy, Ermeni Tasarısı bundan önce gündeme geldiğinde Senato’da engelliyor ve Başbakan Tayyip Erdoğan’a söz veriyor ve diyor ki ‘Bundan sonra da böyle bir yasanın geçmesine izin vermeyeceğim’. Şimdi Sarkozy, verdiği sözden dönerken Fouché’yi hatırlatmış olmuyor mu? 2012 baharında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimine Fransız solu tek adayla giderken, Fransız sağının biri Sarkozy olmak üzere üç adayı var. Şimdi Sarkozy bu şaşkınlık içinde her yolu denemek istiyor. Yukarıda da söylediğimiz gibi en anlaşılmazı, ifade özgürlüğünü yerlere seren bu yasaya karşı Fransa toplumunun ve aydınlarının tavrıdır.
Türkiye’nin 2012 bütçesi, işte Fransızlar’ın bu ‘Ermeni Soykırımını İnkâr Yasası’ dolayısıyla kamuoyu gündeminde yeterince yer bulamadı. Oysa bir ülkenin bütçe ile ortaya koymaya çalıştığı ufuk çok önemlidir. Siyasal istikrar, ekonomik ve finansal istikrarla yakından ilgilidir. Bütçeler, bu hayati parametreyi belirlemesi bakımından dikkatle hazırlanmalıdır. Mali disiplini hem gözeten hem güçlendiren bir bütçeye ihtiyaç vardır. Türkiye kalkınmasını ve ekonomik refahını devlet eliyle değil özel sektör eliyle temin etmeye çalışan bir ülkedir. Bu sebeple de reel ekonomiyi destekleyen bir bütçe yapısına sahip olmalıdır. Ekonomik ve sosyal kalkınmaya odaklanan bir bütçe ancak bu anlayışla hayata geçirilebilir. Toplumsal refahı sağlamanın yolu da budur. Ülkenin ihtiyaç duyduğu yatırımlara yeterli kaynak ayıran bir bütçe gelişen ve büyüyen Türkiye için olmazsa olmazdır.
Ak Parti Hükümetleri’nin yaptığı bütçelerin onuncusu olan 2012 bütçesi, daha öncekilerde olduğu gibi işte bu temel değerleri gözeterek hazırlanmıştır. Türkiye’nin ulaştığı güven ve istikrar ortamında, bütçede disiplin, şeffaflık ve öngörülebilirlik gibi hususlara verilen önemin çok büyük yeri vardır. Bütçeyi bazı rakamlarla ele almak şart. Bunu daha sonraki bir yazıya bırakmak zorundayız, çünkü bize ayrılan yer bitmek üzere, Fransızlar yüzünden elbette!.. Oysa rakamlarla söyleyeceğimiz çok şey var.
Fakat rakamlara gelmeyen bazı değerler de var. Ülkemizde insanların geleceğe güvenle bakışındaki iyileşmeyi hangi rakama sığdırabiliriz. Sağlanmış bu güven ve istikrar ortamının kıymetini ifade edebilecek sayı var mı? Keyfiyet ve kemiyet meselesi…
Bu siyasi ve ekonomik istikrar o kadar önemli ki, AK Parti’ye oy vermeyenler bile bozulmasından korkuyordu. Onun için diyorlardı ki ‘Ben oy vermeyeceğim ama istikrarın devamı için AK Parti’nin kazanması şart’.
Evet, İzmir’de de böyle düşünen çevreleri iyi biliyoruz.
EXPO 2020 harcamaları için de bir faslın ayrıldığı rakamlarla bütçe, haftaya…