“Osmanlı göçle doğmuş ve göçle dağılmıştır.” Bu ifade yaşayan büyük tarihçilerimizden Prof. Kemal Karpat’a ait. Göçlerin milletlerin tarihindeki önemini belirtmeye çalışırken daha pek çok hususa dokunuyor Kemal Hoca. Bugünlerde Suriye meselesi etrafında tartıştığımız göç ve göçmenler, tarih boyunca önemli sosyal değişimlerin de sürükleyicisi olmuş.
Geçtiğimiz hafta Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi, HÜGO, Marmara Belediyeler Birliği Göç Politikaları Atölyesi, MAGA, ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları işbirliği ile “Türkiye’nin Göç Tarihi: 14’üncü Yüzyıldan 21’inci Yüzyıla Türkiye’ye Göçler” adı altında bir sempozyum düzenlendi. Bu isimle bir kitap da yayınlanmıştı. Bilgi Üniversitesi Yayınlarından çıkan bu kitabın yazarları Sempozyumun ana konuşmacılarıydı.
Sempozyumun ilginç tarafı bu kitaba bir önsöz de yazmış olan 95 yaşındaki Prof. Kemal Karpat’ın bir konuşma yapmak üzere ta Amerika’dan kalkıp gelmiş olmasıydı. Ben de bu sempozyumdaki oturumlardan birine moderatör olarak davetliydim.
Bu kitabı 12 Eylül 2015’de Masamdaki Kitaplar başlıklı yazıda tanıtmış ve şöyle yazmıştım:
“Aylan Kurdi’nin Bodrum’da sahile vuran minik bedeninin Avrupa’da göçmenlere bakışı yumuşattığını duyunca gülümsedim. Avrupa Konseyi Göç ve Mülteciler Komisyonu’nda Türkiye’yi temsille görevli olduğum dönemlerden bildiğim bir şey var. Avrupalılar, bu konuya hiçbir zaman göçmenler açısından yaklaşmadı. İnsanî duygularla ele almadılar konuyu. Hep kendi toplumlarına rahatsızlık vermeden göç ve göçmen sorunuyla nasıl uğraşılacağını gündemde tuttular. Bir yanda genç insan gücüne olan ihtiyaç vardı zihinlerinde ve ajandalarında, diğer yanda düzensiz göçün Avrupa toplumuna vereceği huzursuzluk ve uyum sorunları… “Türkiye’nin Göç Tarihi”, Murat Erdoğan ve Ayhan Kaya derlemesi olarak İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları’nın çıkardığı yeni bir kitap. İç ve dış göçün her türlüsü on beş bölüm halinde konunun uzmanlarınca ele alınmış. Son Bölüm, “Türkiye’ye Kitlesel Göçlerde Son ve Dev Dalga: Suriyeliler” adıyla Murat Erdoğan tarafından kaleme alınmış. ‘Emek mahsulü bu eseri incelemeden Suriye göçmenleri üzerine ahkâm kesmek doğru olmaz’ desem abartmış olur muyum?”
Benim bu konulara ilgim yeni değil. 17 Haziran 2012’de yazdığım Göç ve Göçmenler başlıklı yazı bugün yüz yüze kaldığımız sorunlara o günlerde parmak basıyordu.
Kemal Hoca’nın yayınlanmış pek çok kitabı var. Kendi göç tarihini anlattığı Dağı Delen Irmak kitabı bir söyleşi biçiminde. Hocayı ve serüvenini anlamak için harika bir kitap.
Sempozyum öncesi sohbette Türkiye’deki değişimden söz ettik. 95 yaşındaki Kemal Hoca, daha birkaç yıl öncesine kadar İstanbul semtlerini yaya dolaşarak gezmekten aldığı zevkten söz etti. Elindeki bastonu göstererek artık zorlandığını fakat yine de kısa yürüyüşler yaptığını anlattı.
Sempozyumdaki konuşması doksanını aşmış bir ilim adamının tecrübesiyle birlikte işine aşkla sarılmış bir genç hocanın heyecanını da yansıtıyordu. Konuşmasına “tarih boyunca sosyal, ekonomik ve siyasi değişimleri göçler sağladı, göçmenler yalnız bedenlerini değil yaşayışlarını, âdetlerini ve değerlerini de getiriyorlar” diyerek başladı. Yarım saati aşan konuşması söyleyeceklerinin çok azını ifade edebilmiş olmanın burukluğu ile bitti. Hocanın hem bu konuşmasında hem de diğer yazılarında üzerinde durduğu önemli noktalardan biri göçün yol açtığı değişimdir. Osmanlının iskân politikasına yaptığı vurgular bu konunun daha derinlemesine incelenmesini telkin eder bir havadaydı. Osmanlı toplumunun ne kadar güçlü bir yapıya sahip olduğunu söyledikten sonra onu bir arada tutan psikolojik bağlardan söz etti. Hocanın bir yazısında Moğol istilasının sonuçlarından bahsederken değindiği ilginç bir husus vardır. Her şerden bir hayır doğar mı bilinmez… Hocaya göre Moğol istilasından doğan bir hayır var. Moğol istilası Doğu Anadolu’da yoğunlaşmış Türkmenleri batıya, Bizans’a doğru itmiş ve Osmanlıya yol açılmıştır.
Sempozyumun ilginç bir başka konuşmacısı da yine 95 yaşındaki Nermin Abadan Unat idi. Yurt dışına göçleri bilhassa Avrupa’ya işçi göçlerini en başından beri izleyen ve bu konularda çokça yayınlar yapmış olan Nermin Hanım da sempozyuma renk kattı.
Murat Erdoğan ve Ayhan Kaya, yukarda sözünü ettiğimiz kitabın editörleri olarak göç ve göçmenler konusundaki birikimleriyle biliniyorlar. Onların konuşmaları benim başkanlığını yaptığım oturumdaydı. Büyük bir ilgiyle izlenen konuşmaları hem geçmiş göç sorunlarını hem de özellikle bugünkü sorunları anlamak için bire birdi.
Doğrusu ben Kâtip Çelebi Üniversitesinden Prof. Levent Kayapınar, Yahudi cemaatinden Naim Güleryüz, Başbakan Danışmanı Murtaza Yetiş, Büyükçekmece Belediye Başkanı Hasan Akgün, MBB Genel Sekreteri Cemil Arslan, ODTÜ’den Doç. Başak Kale gibi konuşmacıları ilgiyle dinledim. Katılamadığım kısımlardaki konuşmaları kaçırdığım için de üzüldüm.
Bugünlerde Suriyeli göçmenleri izlemeye içimiz elvermiyor. Fakat sorun büyük. Çok iyi bir koordinasyon gerekiyor. Sempozyum bu önemli noktaya dikkat istedi.
Avrupa Birliği ile mülteciler çerçevesi içindeki işbirliğinin dikkatli götürülmesi ve para karşılığı bir ilişki kuruluyor havasından çıkılması gerektiği de bu sempozyumun ilginç noktalarından biriydi.
Benim izleyebildiğim bölümlerde halkımızın muhayyilesinde yer etmiş muhacir ve ensar kavramlarına değinilmedi. “Yeri mi değildi acaba?” diye düşünüyorum şimdi.