Doğrusu aklımda ‘okuduğum kitaplar’ serisine ara vermek ve Avrupa Birliği Parlamentosu’nun “müzakereler dondurulsun” kararına dair yazmak vardı. AB ile işin bu noktaya gelmesi üzücü elbette. Bir tarafta 15 Temmuz ihaneti dolayısıyla bizim kendi evimizi bir düzene sokamayışımız, diğer tarafta Avrupa’nın anlayışsız tutumu… AB ile ipleri koparalım diyenler var. Onlara bu yazı bağlamında basit bir soru: AB ile birlikte yürüttüğümüz Erasmus ve benzeri eğitime yönelik projeleri ne yapacağız? Eğitimde uluslararası rekabet bizim için hiçbir anlam taşımıyor mu? Serinkanlı olmak lazım diyelim ve bir mezuniyet töreninden başlayalım.
TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesinin mezuniyet töreni vardı 26 Kasım Cumartesi günü. Mezunlar kadar ailelerinin heyecanı da görülmeye değerdi. Bu heyecanı altı ay kadar önce ben de yaşamış ve siyaset bilimi alanında doktorasını tamamlayan oğlumun mezuniyet töreni için buralardan kalkıp tâ Amerika’ya kadar gitmiştim. O törenin izlenimlerini “İki mutluluk bir arada” başlıklı yazıyla burada sizlerle paylaşmıştım. Dolayısıyla mezunların ve ailelerin o tatlı heyecanını en iyi anlayanlardan biriyim ben.
Törende Rektör Prof. Dr. Âdem Şahin ve Üniversite Mütevelli Heyet Başkanı Dr. Rıfat Hisarcıklıoğlu’nun konuşmalarını dinleyince çoğunu okuyup bir kenara koyduğum “Üçüncü kuşak üniversitelere doğru” başlıklı kitap geldi aklıma. İlerde bir yazıya konu ederim diye bir takım notlar almıştım kitaba dair. Âdem ve Rıfat Beyler, bu kitapta okuduklarımı tekrar ediyorlar gibi geldi bana. “Geçiş döneminde üniversiteleri yönetmek” diye bir alt başlığa da sahip olan kitapta Prof. Dr. J.G.Wissema’nın üçüncü kuşak üniversitelerin (3KÜ) özellikleri arasında saydığı hususların pek çoğu TOBB ETÜ’de mevcut. İşte bazıları: “Temel bilimsel araştırma hâlâ üniversitenin temeli ve esas etkinliğidir. Araştırma büyük ölçüde disiplinlerüstü ve disiplinlerarasıdır. Dar kalıplardan kurtulmuştur. 3KÜ’ler, bilgi tekerlekleri aracılığıyla, endüstri, özel Ar-Ge firmaları, yatırımcılar, profesyonel hizmet sağlayıcıları ve diğer üniversitelerle işbirliği yaparlar. 3KÜ’ler uluslararası rekabetçi pazarda etkinlik gösterirler. 3KÜ’lerde yaratıcılığın rolü gerçek konumuna kavuşmuştur ve tasarım fakülteleri bu üniversitelerde merkezi bir rol oynar. 3KÜ’ler uluslararası piyasada diğer üniversitelerle rekabet ederler. 3KÜ’ler yeni girişimcilik etkinliklerinin beşiği olarak görüldüklerinden bilginin kullanılması temel hedeflerinden birisini oluşturur.”, s. 40.
Bu noktada hem Prof. Şahin’in hem Hisarcıklıoğlu’nun TOBB ETÜ’nün ayırıcı vasfı olan ortak eğitim üzerine yaptıkları vurgudan söz etmek gerekir. Bildiğim kadarıyla başka bir üniversitede mevcut olmayan bu “Ortak Eğitim Modeli”, “öğrencilerin öğrenimleri sırasında işyerlerinde, meslekleriyle ilgili bir alanda çalışmaları ile mesleki gelişmelerini pekiştiren programlı bir eğitim stratejisi… TOBB ETÜ’de lisans öğrencileri öğrenimlerinin üçüncü yılından itibaren 3 defa 3.5 ay süreyle işyerlerinde çalışıyor ve yaklaşık bir yıllık iş deneyimi ile mezun oluyorlar.”
Rektör Âdem Şahin, üstlendiği sorumluluğun farkında. Bilgiden değer üretecek donanımlı gençler yetiştirdiklerini söylüyor ve ailelere müsterih olun diye sesleniyor. Üniversiteye yeni gelenler için de en büyük teminatın bu anlayış olduğunu ifade ediyor. Bunları söylemeden önce 15 Temmuz ihanetine temas etti Âdem Hoca. ‘Milletimizin ne büyük bir badire atlattığının farkındayız’ dedi. Bu arada TOBB ETÜ Hukuk Fakültesi öğrencisi Ömer Can Açıkgöz’ün 15 Temmuz’daki şehadetini hatırlattı hepimize. Ayrıca üç 15 Temmuz gazisi öğrencimiz var dedi. Girişimci, yenilikçi ve lider öğrenciler yetiştirmek için gayret edeceğiz diyerek bitirdi konuşmasını.
Üniversiteye hayat veren TOBB’un Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu tuttuğunu koparan bir yapıya sahiptir. Üniversite işini o kadar içselleştirmiş ki bütün ekibini bu yolda seferber etmesini çok iyi biliyor. Konuşması da o heyecandan izler taşıyor ve dikkatle dinleniyor.
Gençlere şöyle seslendi Başkan: “Okul hayatı bitiyor hayat okulu başlıyor. Gençler, kendinizi yenilemek zorundasınız, sizi sınırlayan duvarları yıkın, kalıpları yıkın, eski köye yeni adet getirin. İşiniz zor, rekabet korkunç. Bizim zamanımızda para öndeydi şimdi en büyük sermaye fikir. TOBB ETÜ de iyi bir fikirdi. Teknoloji merkezi, kuluçka merkezi, garaj hep yeni fikirler için kuruldu TOBB ETÜ’de. Denemekten vazgeçmeyin, kaybetmekten korkmayın. İradenizi başkalarına teslim etmeyin.”
Başkan bir hususu daha önemle vurguladı. TOBB’un 15 Temmuz girişimine ilk karşı çıkan sivil toplum örgütü olduğunu söyledi. 15 Temmuz’da ‘Fakülte sıralarından şehitler diyarına’ uğurlanan Ömer Can Açıkgöz’ün adını Üniversitede bir amfiye verdiklerini ve onun adını yaşatmak arzusunda olduklarını söyledi. Gazilerden Hanifi Can Türkoğlu, Taha Bilgin ve Yusuf Balıkçı’yı platforma çağırıp bizlere tanıttı.
Maliye Bakanı Naci Ağbal ve Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın konuşmalarından sonra mezunlara teker teker ödülleri dağıtıldı, sonra da kepler fırlatıldı. Benim de yakın arkadaşım olan ve TOBB ile çok yakın ilişkileri bulunan Niğde Milletvekili Erdoğan Özegen ve eşinin, kızlarının mezuniyetiyle nasıl gururlandıklarını uzaktan görmekle yetinmedim, gidip tebrik ettim.
Dediğim gibi Rektör Beyle Başkanı dinlerken Üçüncü Kuşak üniversitelerin hedeflerini duyar gibi oldum. Kitapta Teknoöncüleri çıkaran üniversitelerin özelliklerini bulmak mümkün, s.114. Teknoöncüler bilginin ticari bir etkinlik haline gelmesi için vazgeçilmezdir, s.123. “Teknoöncülerin çoğu Teknoloji Üniversitelerinden çıkar” , s. 123, diyen yazarı duymuş gibidir ETÜ idarecileri. Ben de “Üniversitenin adına ‘Teknoloji’ adını boş yere yerleştirmedik biz” dediklerini duyar gibi oluyorum.
“Bilgi Üretimi ve Kullanımı” kitabın ikinci, “Üçüncü Kuşak Üniversitenin Örgütlenmesi” üçüncü bölümünü oluşturuyor. Bu Bölümde, ‘örgütlenme yapısı’, ‘yönetim yapısı’, ‘3KÜ’nün finansmanı’ ve ‘iyi üniversite yönetimi’ gibi ilginç hususlar yer alıyor. Bu kısa yazıda birinci ve ikinci kuşak üniversite ile ne kastedildiğini açıklamak zor. Onlar Kitabın ilk bölümü olan “Üçüncü kuşak üniversitelere doğru” adlı bölümde detaylandırılmış. Özyeğin Üniversitesinin yayınladığı bu kitap yeni değil, 2009 yılında yayınlanmış. Aradan geçen bunca yılda neler değişti dersiniz? Sürekli gelişen bir dünyadayız. Bir mukayese olması için belki bu kitap Türkçesi 1997 yılında yayınlanan Ortega y Gasset’in ‘Üniversitenin Misyonu’ adlı kitabıyla beraber değerlendirilebilir.
“Türkiye bu alanda nerede duruyor?” diye sorduğunuzu hissediyorum. Üniversitelerimizin bugün durduğu yer bana çok ümit vermiyor. TOBB ETÜ’nün bir istisna teşkil etmesini umuyorum. O da işin ‘teknoloji’ kısmında.
Genel olarak üniversitelerimizde bir atalet var. Sosyal alanda fikir üretmeye korkan, cesareti olmayan, ya tam tarafgirlik, ya tam düşmanlık ekseninde salınan bir bünyeden yeni şeyler çıkmasını beklemek biraz saflık olmaz mı? Türkiye bunca sorunla boğuşurken siz üniversitelerden çıkan derli toplu bir ses duydunuz mu? Üçüncü kuşak üniversiteleri de aşmak gerekiyor.
Özgürlüğü savunamayanların özgür olmaya hakkı var mı dersiniz?