Hayatımızda üç önemli husus var. Bunlar yerinde olduktan sonra gerisi kolay gibi gelir bana. İmanımız, haysiyetimiz ve sağlığımız…
Ben bugünlerde geçirdiğim ağır gribin tesiriyle huzurunuza planlarımın dışında bir yazıyla çıkıyorum. Kısacası sağlık problemi bile denmeyecek kadar hafif bir hastalıkla malulüm. Halime ne kadar şükretsem azdır… Hastalık sağlık insan için değil mi? Burada konu edişimin sebebi haftalık yazımın planlarımın dışına çıkmış olması itibariyledir.
Oysa neler vardı kafamda. Haftada bir yazmanın bazı önemli olayları geri plana atma mecburiyeti doğurduğu bir hakikat… Ama Osman Gazi ve Yavuz Sultan Selim köprülerinden sonra Avrasya Tüneli gibi bir rüyanın gerçekleşmesini atlamak istemiyordum.
Okuduğum Kitaplar faslına devam etmek istiyordum. Ekrem Erdem’in “Bizimki Türkçe Sevdası” ve Recep Garip’in “Şehir ve Medeniyet” adlı kitapları bitirilmeyi bekliyorlardı masamda. Aldığım notlar kitapların arasında biraz daha kalacak gibi… Bir kitap daha var masamda. Sakin kafa ile okunması gereken bir kitap. “Barışın İdeolojisi”… Ağır grip gözkapaklarıma sanki kilolarca ağırlık taktı. Bir türlü tamamlayamadım… Liber+ yayınlarından Eylül 2016’da çıkmış. Editörü TOBB ETÜ Hocalarından Doç. Dr. B. Bilgehan Özpek.
Söz buraya gelmişken son günlerde internette dolaşan ve Fatih Sultan Mehmet Han Gazi’ye atfedilen bir söze dair birkaç kelam da biz sarf edelim diyorum. “Türk olmak zordur, çünkü dünya ile savaşırsın. Türk olmamak daha zordur, çünkü Türk ile savaşırsın.” Bu ifade benim gibi Yörüklerin çok hoşuna gitse de tam bir savaş dili olması itibariyle bugünlerde niye dolaşıma sokulur, anlayabilmiş değilim. Barışı kaybediyoruz, bari barış dilini kaybetmeyelim. Sanırsınız ki Türk olmayan herkes Türk’e savaş açtı. Ya da biz tüm dünyaya savaş ilan ettik. Bunun ne kadar tehlikeli bir zihniyet olduğunu fark etmemek için galiba dünyadan habersiz olmak gerekiyor.
Eskiler “hastalık gelmeden sağlığın kıymetini bil” derlermiş. Galiba ben televizyon başında “okumadan âlim yazmadan kâtip” dedikleri tiplerle oyalanarak boş zamanın da kıymetini iyi bilemedim. Keşke o vakitleri okuyarak geçirseydim. Siz siz olun bu televizyon ekranlarındaki cahillere vaktinizi kaptırmayın. Çekilmiyor zaten… Ne demişler: “Cahil ile bal yenmez, âlim ile taş taşı…”
Suriye’de olup bitenler vardı kafamda. Konu sadece şehitlerimize ağıt yakmakla geçiştirilecek gibi değil. Suriye’de tam bir satranç oyunu var. Ruslar bir oyun kuruyor, Amerika bir oyun kuruyor, Türkiye karşı hamlelerle cevap veriyor. Başta Türkiye bütün tarafların Suriye satrancında taktik değiştirdiklerini görüyoruz. Trump’ın iş başı yapmasına ne kaldı şurada… Taktikleri bir daha gözden geçirmek gerekecek mi, bunu zamanla göreceğiz. Suriye’deki konuları bir tarafa bırakırsak Rusya ile işler iyi gidiyor diyebiliriz.
Büyükelçi suikastı Suriye meselesi masaya geldiği zaman kozlardan biri olmaya namzet. Her ne kadar bu alçaklık ilişkilerimizi bozmayacak dese de, Putin’in bunu bir kenara not ettiğini gözden ırak tutmamak gerekiyor. Hatta onun “bu suikastın intikamı en ağır şekilde alınacak” dediğini de biz bir kenara not etsek iyi olmaz mı?
Koca bir yılı devirdik. Oturup bir hesap kitap yapmanın zamanı… Allah’ın Sevgilisi ne buyuruyor bize: “Hesaba çekilmeden kendinizi hesaba çekin…” Nereden nereye geldik, nereye gidiyoruz…
İmanın yerinde olması önemli demiştik. İslam vahdet dinidir. Hem Allah’a hem mücerret ya da müşahhas bir başka varlığa iman diye bir şey yoktur. Sadece Allah… Günümüzde Allah’a iman ettik diyenlerin bilmeden bile olsa başka nelere tapındıklarını sizlerin ferasetine bırakıyorum.
Haysiyet kelimesine bugün onur diye karşılık bulanlar var. Ne dersek diyelim “Allah kimseleri FETÖ’cüler gibi haysiyet yoksunu kılmasın…” diyelim ve şunu ekleyelim: Haysiyet sahibi olmak her zaman “elhamdülillah, başım dik” diyebilmekle mümkündür. Bunun için de hakkın hatırını her hatırın üstünde tutmak icap eder. Toplum hayatında tespit ettiği yanlışa kimilerinin hatırına dokunur diye ses çıkarmayanların haysiyeti başkalarının yanında yıpranmamış olabilir, peki ya kendi vicdanlarının yanında…
“Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi…”
İnşaallah 2017 daha iyi geçer…
Tüm dünyanın
Türkiye’ye gerek siyasi, gerek ekonomi ve gerekse fiili bakımdan taarruz halinde olduğunu bilmeyişinize ya da göz ardı edişinize çok şaşkınım❗