Üzgünüm. Haber35 internet sitesinin yayınına son vermek zorunda kaldık. Oysa ne hayallerle kurmuştuk.
Kanal35 de o hayallere dayanıyordu. “Yetişmiş insan kaynağı ve Kanal35’in hikâyesi” başlıklı yazıda olan biteni anlatmıştım.
Kanal35’de televizyon yayınları devam ederken internet gazeteciliğinin geleceğini tartışmaya açmış ve bir grup arkadaşla bu yola da girmemiz gerektiğine karar vermiştik. Bir ara bunu Kanal35 bünyesinde mi yapsak diye tereddüt de geçirmiştik. Çünkü kanal35.com.tr adlı site haftalık televizyon programlarını ve benzeri hususları yazılı olarak veriyordu. İnternet üzerinden canlı yayını da vardı sitenin. Tam bu sırada Hidayet Karaca, Kanal35’i Samanyolu grubunun bünyesine katmak için uğraşmaya başladı. Biz de Haber35’i Kanal35’den bütünüyle bağımsız bir internet sitesi olarak faaliyete geçirmeye karar verdik. Kolay olmadı. Önce alan ismini vaktiyle kapatan bir açıkgözle pazarlıklar yapıldı. Sonunda anlaştık ve site faaliyete geçti.
Hem Kanal35’i hem Haber35’i faaliyete geçirirken iki önemli amacımız vardı.
İzmir’deki tek yanlı yayına bir çeşni katalım istemiştik öncelikle. Televizyonda da internet sitesinde de önceliğimiz habercilikten yanaydı. İzmir’de olup biteni saptırmadan ve çarpıtmadan verecek yayın kanallarına olan ihtiyaç ortadaydı. Televizyonda bunu kısmen başardık. Nurettin Memur, televizyonun başındaydı ve doğrusu Ahmet Küçükbay dâhil kimse yayın politikasına karışmıyordu. Yayın politikasına Nurettin Memur istişarelerle karar veriyordu. İnternet sitesinde de bu seviyeye gelmek üzereydik. İnternet sitelerini her yönüyle değerlendiren bir kuruluş olan Alexa’da sürekli yükseliş gözlüyorduk.
Şunu bir kere daha ifade edeyim: Ne Kanal35’de ne Haber35’de FETÖ yanlısı tek kelime edilmedi. 17 Aralık’tan önce de sonra da… Sistematik bir iktidar karşıtlığı hiç olmadı…
Bir başka amacımız Kanal35 ve Haber35’i bir okul hüviyetine büründürmekti. Başaramadık. Sebebin hala maddi olmaktan öte olduğunu düşünüyorum. Biraz belki iktidarda olmanın verdiği rehavet vardı camiamızda. Ak Parti çevreleri fikri ve amacı doğru buluyor, desteklenmesi gerektiğini söylüyor fakat bu düşünceleri uygulamaya koymak için bir türlü gündem oluşturamıyorlardı.
Herkesin karşılaştığı gelir-gider problemiyle karşılaşacağımızı biliyorduk. Önce arkadaşlarımız destek oldu. Bunu bir esasa bağladık ve yürümeye devam edelim dedik. Haber35’e benzeyen başka siteler de var elbette. Onlar da benzer güçlükler içinde.
İnternet sitelerinde haber dışında da sayfalar olması gerekiyor. Bunlardan biri köşe yazıları sayfası… Bu konuda ben çok çabaladım fakat başarılı oldum diyemiyorum. Bazı arkadaşlarımız birikimlerini satırlara yansıtmakta zorluk çekeceklerini sandılar ve bu yola girmediler. Bazı arkadaşlarımız yazdı fakat süreklilik arz etmedi. Yine de burada Mehmet Ali Çavuş ve Özer Ataç’ı istikrarlı yazmaları sebebiyle anmak isterim.
Kanal35 için çırpındığımız günlerde akademi dünyasından pek çok isme program yapmaları için teklifler götürdük. Bir kısıtlama söz konusu değildi. Anlamlı bir maddi destek zordu bizim için fakat yine de bunun tali bir mesele olarak mütalaa edileceğini düşünüyorduk. Olmadı, akademi dünyası kendileri için de bir fırsat olan bu teklife sıcak bakmadı. Bu durumu ben İzmirli akademisyenlerin toplum karşısına çıkmaktaki isteksizliğine veriyorum. Yazanı, çizeni, konuşanı sîgaya çekecek Molla Kasım korkusu bir yerde… Biraz da tembellik… Benzer bir hal Haber35 için de söz konusu oldu.
Ben Belediyelerle ilgili iki hususu yanlış bulurum. Biri spor kulüplerine Belediyelerin verdiği destek… Altyapıya harcanması gereken para ve emeğin günübirlik işlere harcanmasında bir terslik yok mu? Diğeri belediyelerle medyanın al gülüm ver gülüm ilişkisi. Bugün İzmir medyasına bakan birisi ister yazılı ister görüntülü medyanın her çeşidinde Belediye reklamlarından geçilmediğini kolayca fark edecektir. Aylık gazete olur mu? Hedef para ise olur. İzmir’de örnekleri var. Belediyelerden kasasını dolduran medya nasıl olacak da belediye hizmetlerindeki aksaklıkları dile getirecek… Ne yiğit bir medya var “belediyelerden reklam almayacağım” diyen ne de “medyaya reklam vermeyeceğim, benim ilan mekânım meydanlardır” diyen belediye başkanları… Bu konunun yasayla düzenlenmesi gerektiği çok açık…
Üstü açık ya da kapalı tehditlerle ilan toplayan medya kuruluşları da ayrı bir hikâye. Bazen buna lüzum bile kalmıyor. Siyasetçilerden, Belediye başkanlarından, iş adamlarından medyayı ayağına çağırıp peşinen işi sağlama alanları da çok gördük.
Bu ilan meselesi çok can sıkıcı… Bir adamınız olacak, kapı kapı dolaşıp ilan dilenecek. Biz bunu hiç yapmadık. Bir ikisi dışında İzmir’de bunu yapmayan yok.
Başbakanlığa bağlı Basın İlan Kurumu’nun çalışma şekli de bir garip. Bir defa bu kurumun çalışma usulünün esaslı bir değişikliğe ihtiyacı var. Hem buranın yönetiminde yer al, hem de sadece ilan almak için üç beş tane başka isimlerin sahipliğinde gazete çıkar… Üstelik bu ilanı almak için gerekli süre ve tirajda bir sürü sahtekârlık yap… Bunlar şahidi olduğumuz işler.
Alev Alatlı’nın tabiriyle “helal olanı yasal olanla örtüştürmek” diye bir meselemiz olmalı…
Bizde basın övgü ile sövgü arasına sıkışmış durumda. Devletten aldığı ilanın parasıyla kimi alabildiğine övgüye soyunuyor kimi sövgüye…
Bülent Arınç’ın sorumlu olduğu dönemde Basın İlan Kurumunda bazı düzenlemelere niyet edilmişti ama olmadı. O zamanki tasavvurlar içinde internet sitelerini de ilanla destekleme düşüncesi vardı.
Haziran 2012’de başlayan Haber35 serüvenimiz Şubat 2017 itibariyle sona erdi. Nurettin Memur’un emeklerini unutamayız. Hilal Eser uzun süre tek başına çekti çileyi. Benim taleplerimi hiç üşenmeden yerine getirdi. Sitenin her şeyi idi.
Haber35 ve Kanal35 benim ilk tecrübelerim değil. Yetmişli yılların başında MTTB Gençlik Bülteni’nin sorumluluğunu üstlenmiştim. Daha sonra Yeni Sanat Dergisinde editörlük yaptım. Matbaacılığı da bu sıralarda öğrenmiş ve iyi bir ‘entertip’ ustası olup dizgi yapmıştım. Derginin sayfalarını mürettiplere bırakmadığım çok olmuştur.
Haber35 kapandı diye yazmayı bırakmaya niyetim yok. Yazmak bugünlerde çok zor hale gelse de…