Avrupa Birliği yolunda Türkiye’nin uğraşması gereken en önemli sorun eğitimdir. Sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının serbest dolaşımı açısından değil, katma değer üretmenin en önemli unsuru olduğu için önemli eğitim. Bu konuya derinlemesine bir neşter ihtiyacını hemen herkes farklı bir biçimde dile getiriyor. Bir taraftan ilköğretimde verilen bilgilerin gereksizliği konuşuluyor, bir taraftan eğitim sistemimizin mal ve hizmet üretmek için gerekli ara elemanı yetiştiremediğinden bahsediliyor. Konuyu biraz daha akademik düzeyde tartışanlar ise kimi zaman Türkiye’nin dünyadaki ilk 500 içinde bile bir üniversitesinin bulunmadığını dile getiriyor, kimi zaman yüksek teknoloji konusunda yaya kaldığımızı soyluyor.
Sorunun çözümü konusunda da değişik görüşler var. Türkiye’deki her 100 orta öğrenim öğrencisinden yaklaşık 60’inin düz lisede 40’inin meslek lisesinde olduğunu, oysa bu oranın tersine çevrilmesi gerektiğini söyleyenler de var. Bu oranı tersine çevirmenin yanlış olduğunu, ara eleman ihtiyacının meslek kuruluşları ve buna ihtiyaç duyan isletmeler tarafından karşılanması gerektiğini dile getirenler de var. İkinci iddianın sahipleri önemli olanın temel bilgilerle donanmış insan yetiştirmek olduğunu soyluyorlar ve lisansüstü eğitime çok daha fazla önem verilmesi gerektiğini belirtiyorlar. Yüksek teknolojiye kavuşmak ve bilgi toplumu olmak için tek yolun yüksek lisans ve doktora eğitimi konusunda hamle yapmak olduğunu soyluyorlar bu iddianın sahipleri.
Eğitim sistemimizin en büyük yanlışının tek tip insan yetiştirmeye dayalı anlayış olduğunu ve asil eğitim alanında demokratikleşmeye ihtiyaç olduğunu söyleyenlerin sesleri bugün belki çok iyi duyulmuyor, ama galiba her gecen gün bu sese daha çok kulak vermek zorunda kalacakmışız gibi geliyor.
Bu konuları her pazar Star Gazetesi’nde Eser Karakaş’ın “Eğitim Yazıları”ndan daha detaylı bir bicimde izlemek mümkün.
Bizim eğitim sistemimizin başaramadığını başka ülkeler nasıl başarıyor acaba? Eleştirel düşünce eksikliği nereden geliyor? Mevcut sistem dogmalara karsı olduğunu iddia ederken aksine dogmalara boğulmuş olmasın?
Bunlar can yakıcı sorular. En büyük ümidimiz, dünyada ve Türkiye’de her şey değişirken eğitim sistemimizin bundan azade kalamayacağı.
Bir şey daha var. Bizim insanımız özgür ortamları bulunca çok daha üretken ve verimli olabiliyor. Batı ülkelerindeki bilim adamlarımızı hatırlayalım. Hem sosyal bilimlerde, hem mühendislik sahasında.
Bu seçkin bilim adamları, İzmir’in EXPO 2020 yürüyüşünde diasporamız olamazlar mı?
http://www.stargazete.com/egebolgesi/expo-diasporasi-haber-379280.htm