Yapıp ettiklerimiz, yapmayıp ettiklerimiz…

Yapıp ettiklerimiz, yapmayıp ettiklerimiz…

Oruçlu günleri bitirdik. Ramazan dolayısıyla dini kavramlar üzerindeki tartışmalar bir hayli yoğunluk kazandı. Bu çerçevede pek çok değerlendirme yazısı okuduk. Konuyla ilgili kitaplar ufkumuzu açtı. Ben şahsen bazı kavramları yerli yerine oturtmak ve onlara yeni anlamlar kazandırmak için ne kadar çok çalışmam gerektiğini bir daha görmüş oldum. Burada çıkan yazılarımda da bazılarını paylaşmaya gayret ettim.

MAK Danışmanlık 12 Haziran ile 18 Haziran arasında yaptığı “Türkiye’de toplumun dine ve dini değerlere bakışı” başlıklı  araştırmada ilginç sonuçlara ulaşmış. Ahmet Hakan’ın bu araştırmanın sadece bir sorusunu ele aldığı bir yazısı var. Asıl üzerinde durmak istediğim Fehmi Koru’nun bu konuyu da ele aldığı bir değerlendirme yazısı… Benim ilgimi çeken kısmı Fehmi Koru’nun kalemi şöyle yazmış: “İnsanoğlu bu dünyada yaptıkları ve söylediklerinden hesaba çekileceğine inanırsa, yaptığına ve söylediğine dikkat eder, başkalarına karşı davranışlarında hep bu inancın etkisiyle hareket eder./ Doğru olur.. dürüst olur.. insaflı olur.. merhametli olur.. cömert olur..” Doğru söze ne denir?

Şimdi soru şu: Acaba insanoğlu yapmadıklarından ve söylemediklerinden de hesaba çekilecek mi? Elbette bu soru yapma kudreti, söyleme imkânı varken yapmayanları ve söylemeyenleri muhatap alıyor. Makul bir gerekçesi olanları da sıra dışı tutalım. Anketin burada gördüğünüz sorusu “Öldükten sonra dirileceğinize ve bu dünyada yaptıklarınızdan hesaba çekileceğinize inanıyor musunuz?” şeklinde. Bu soruya “evet” diyenler %73’ü geçiyor.

“Elinizde imkân varken yapmadıklarınızdan da hesaba çekileceğinize inanıyor musunuz?” şeklindeki bir soruya cevap aransaydı acaba nasıl bir sonuç çıkardı?.

 

WhatsApp Image 2017-06-29 at 16.30.36

Ben bu soruyu kendime sorulmuş saydım. Hafakanlar bastı bütün benliğimi. İşimin ne kadar zor olduğunu görüyorum. İçinde yaşadığım cemiyetin zaaflarından benim payıma düşen ne kadar acaba? Hangisine ne kadar mani olabilirim? Onun da ötesinde bu toplumun Allah’ın arzusu istikametinde bir yapıya kavuşması için ben ne yapabilirim? Yukarda bahsettiğim araştırma, evinde Kur’an olmayanların oranını %33 olarak veriyor. Ne kadar okunduğu ve anlaşıldığı bu hesabın dışında…

Yapabileceklerimiz konusunda Allah Resulünün bize uyarıları da var. Bir yanlış gördüğünde eyleme geç diyor. Gücün yetmiyorsa dilinle, kaleminle, yazarak, çizerek, konuşarak, tartışarak, aklın erdiğince doğru yolu göster diyor. Olmuyorsa hiç değilse gönül koy, kalbinle karşı çık, duadan geri kalma diyor. Ardından da ekliyor. Bu, imanın en zayıf halkasıdır, bilesin diyor.

Bu emir tek tek her birimizi ilgilendirdiği kadar aynı ideale gönül vermiş toplulukları da ilgilendiriyor. Onun için insanlar siyasi organizasyonlar kuruyor, sivil toplum kuruluşları oluşturuyor, cemaatler halinde bir araya geliyor, bugün biraz ekonomik tarafı ağır basıyor olsa da kooperatifler halinde teşkilatlanıyor. Eskiden bu hususu hakkıyla yerine getiren tekke ve dergâhlar vardı. Sonradan fonksiyonunu kısmen kaybeden bu oluşumlar cemiyetin maddi ve manevi hocası durumundaydı. Bugün bunlar,  belki bir iki istisna dışında sadece kendi mensuplarının menfaatini gözeten hizipler olmaktan öteye gitmiyor.

Şahsen ben bu organizasyonlar içinde, belki günümüzün şartlarını da göz önüne alarak, en etkili birimin siyasi organizasyonlar olduğunu düşünüyorum. Ancak bu tür kuruluşların önemli bir vazifesi var. Siyaseti menfaat kapısı olmaktan çıkarmak gerekiyor. Bugün böyle bir tehlike ile yüz yüze olduğumuz su götürmez bir gerçek. Bir zamanlar Cumhurbaşkanımızın da sık kullandığı güzel bir slogan vardı: “Siyasetin tek limanı ahlaktır” diyorduk. Şimdi…

Ak Parti’nin Türkiye’ye yepyeni bir zihniyet kazandırdığı ve çok önemli reformlar yaptığı herkesin kabul ettiği bir husus. Bunlar saymakla bitmez. Fakat yapılacak daha çok iş var. Bunu unutursak olmaz. 15 yıldır iktidarda olan bir anlayışın şimdiye kadar yoluna koyması lazımdı diyeceğimiz işler de var. En azından bu işler için artık düzeliyor, düzelme yoluna girdi diyebilmeliydik. Burada bir eksiğimiz var. Eğitim bunlardan biri. Şehirleşme ve rant meselesi bunlardan biri. Rüşvet ve haksız kazanç bunlardan biri. Cumhurbaşkanımızın da işaret ettiği sanat ve sanatçıya bakıştaki eksiğimiz bunlardan biri. Özgürlükler alanındaki algı yönetiminde gösterdiğimiz zaaf bunlardan biri. Üniversitelerimizin acıklı hali bunlardan biri… Çoğu Avrupa ülkelerinden kaynaklanmakla beraber çok önemli bulduğum AB üyeliğindeki aksaklıklar bunlardan biri. İnsanımızın yedi sekiz yıl öncesine kadar zirve yapmış olan kendine güven konusundaki erime bunlardan biri…

15 Temmuz alçaklığını unutmuş değilim. Yolumuzu tıkamak isteyenlerin oyununa gelmemeliyiz. Bu travmadan bir an önce kurtulup işimize bakmalıyız. Hukuk ve adalet konusundaki tereddütleri gidermek en öncelikli işimiz olmalı… Hakkın hatırını her şeyin üstünde tutmadan doğruyu bulmak imkânsız…

Yaptıklarımız, yapmadıklarımız, söylediklerimiz söylemediklerimiz, gördüklerimiz görmek istemediklerimiz, göz yummadıklarımız, göz yumduklarımız…

Kısacası yapıp ettiklerimizden hesaba çekileceğiz. Peki, yapmayıp ettiklerimizden?

 

 

Join the discussion