AGÜ mezuniyet töreni… İyi üniversite iyi insan…

AGÜ mezuniyet töreni… İyi üniversite iyi insan…

Sıradan bir üniversite değil iyi bir üniversite… Abdullah Gül, adına bir üniversite kurulması söz konusu olunca “iyi bir üniversite” nasıl kurulabilir, “iyi bir üniversite” kavramından ne anlamamız gerekir gibi konular etrafında arama çalıştayları düzenlemişti. Bu arayışlar sırasında yaptığı konuşmalarda teknolojinin büyük bir hızla geliştiğini ve bu gelişmelere ayak uyduracak ve öncülük edecek bilimsel kurumlara ne kadar muhtaç olduğumuzu sık sık vurguluyordu.

Abdullah Gül Üniversitesinin bu anlayış etrafında gelişmesi için her türlü desteği veren 11’inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Üniversitenin her yıl düzenlenen mezuniyet törenlerine katılmayı ve Türkiye’nin eğitim sorunlarını ele alan konuşmalar yapmayı gelenek haline getirdi diyebilirim. Hem devlet ve siyaset adamı olarak sağlam öngörüleriyle, hem de akademik geçmişinin verdiği tecrübe ile böyle konuşmalar yapmayı, dünyanın gidişatına uygun adımları gözler önüne sermeyi çok seviyor Abdullah Bey.

Beşinci mezunların verildiği bu yılki törene beni de davet etti Abdullah Gül. Ben de hem törene hem AGÜ’ye, hem de eğitim meselelerine dair intibalarımı yazmaya karar verdim.

Üniversiteden bu yıl 190 civarında öğrenci mezun oldu.  Bunlar lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerinden oluşuyor. Bu yıl üniversiteyi birincilikle bitiren iki öğrenci vardı. İkisi de Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümü öğrencileriydi. Abdullah Bey bu öğrencilere diplomalarını verirken bir de konuşma yaptı.

Törende yaptığı bu irticali konuşmanın temel unsurlarını önceden kurguladığı, üzerinde düşündüğü hemen belli oluyordu. Üniversitenin bugünkü halinden çok memnun olduğunu biliyorum ben. Bunda hem önceki Rektör Prof. Dr. İhsan Sabuncuoğlu hem de Abdullah Gül Üniversitesi Destekleme Vakfı önemli pay sahibi. AGÜ mezunlarının kolayca iş bulmaları da Abdullah Bey için bir başka sevinç kaynağı.

Konuşmasının başında Kovid-19 salgınına rağmen Üniversitenin bu duruma hazırlıklı olduğunu ve öğretimi aksatmadan sürdürdüğünü ifade etti. Kuzey komşularımız arasındaki savaşa dikkat çekerek “Dünyada iklim değişikliği, gıda sıkıntıları ve açlık etkisini giderek arttırıyor. Silahlanmaya büyük meblağlar harcanıyor. Hâlbuki silahlanmaya ayrılan milyarlar, sürdürülebilir kalkınmaya, eğitime, sağlığa, insanlığın iyiliğine harcanmış olsa dünya tabii çok farklı bir hal alır” dedi.

Belli ki Gül’ün en çok önem verdiği konu eğitim. Şöyle açıkladı bu fikrini: “Eğitim, en iyi yatırımdır. Bir ülkenin geleceğine yatırım yapmak istiyorsanız öncelik ne yoldur ne başka bir sektördür, önce eğitim gelir. Eğitime verilen öncelik bir ülkenin geleceğine verilen öncelik demektir. Öyle ülkeler vardır ki doğal zenginliklere sahiptirler, ancak nitelikli nüfusları olmadığı için bu husus çok fazla bir şey ifade etmez. Öte yandan, nitelikli, vasıflı, eğitimli nüfusa sahip öyle küçük ölçekli ülkeler de var ki bunların ağırlığı ve etkisi büyüktür, hem insanlığa hem de dünyaya faydaları oldukça yüksektir.”

Türkiye’de eğitime yapılan yatırımların arttığını ancak alarm zillerinin de çaldığını vurguladı Gül. Üniversiteye giriş sınavlarının sonuçları üzerinde durdu ve burada ortaya çıkan durumun eğitimcileri kaygılandırdığını belirtti. Sınavdaki doğru cevap ortalamalarının düşük olduğunu ve bunun alarm zillerinin çalmasına sebep olduğunu söylemek istedi aslında. Gerçekten bu durumu irdeleyen yazılarda iç açıcı bir sonuç görmek imkânsız.

Başka bir kaygı kaynağı olarak şunu söyledi Abdullah Bey: “OECD ülkeleri içerisinde eğitimin başarısı, uluslararası öğrenci değerlendirme programı, PISA, testleriyle ölçülüyor. PISA sonuçlarına göre, 37 ülke içerisinde çok gerilerde bulunduğumuzu görünce açıkçası kaygılanıyorum. Böyle bir tablo karşısında siyasetçilerin, devlet adamlarının, planlamacıların, eğitimcilerin, kısacası hepimizin kaygılanması gerekir.”

Öncelikli meselemiz insan yetiştirme diye çok durdu üstünde. “Beşerî sermeyesi güçlü olan bir ülke problemlerini kolay aşar, yolunu kolay bulur. İnsanlarını mutlu eder, demokrasisi de hukuku da ona göre daha güçlü gelişir. Dolayısıyla ekonomisi de onu takip eder ve güçlü hale gelir. Ülke içinde ve dışında itibarı olur.”

Beşerî sermayenin önemine vurgu yaptı Abdullah Bey ama Türkiye’nin yetişmiş insan gücünü yani en kıymetli hazinesi beşerî sermayesini yabancılara kaptırmakta olduğunu nezaketen söylemedi. Bugün hem yetişmiş insanımız yaban ellerde kendine yeni imkanlar arıyor, hem de yetişmekte olan değerlerimiz geleceğini Avrupa ve Amerika’da görüyor. Farkına varmak lazım ki bu göçün sebebi sadece maddi arayışlar değildir. Esas sebep liyakatin ve ehliyetin kıymet ifade etmez hale gelişi ve özgürlük özlemidir.

İyi eğitim için iyi öğretmen şarttır diyen Abdullah Gül, bunun eğitimin her kademesinde önemli olduğunu belirtti. İyi öğretmenlerle barakalarda bile iyi sonuçlar alınacağını, iyi öğretmenler yoksa saray benzeri binalardaki eğitimin hiçbir sonuç vermeyeceğini ısrarla vurguladı ve bu konuda YÖK’ün de dikkatini çekmek istediğini söyledi. AGÜ’nün başarısında iyi hocaların katkısını ve hocalara destek olan AGÜ Destekleme Vakfını anmak gerekiyor.

Akademik rekabetin önemini kavramamız gerekir diyen Gül, “kapasitesi olan üniversitelerin önünü açmak ve iyi üniversite sayısını çoğaltmak lazım. Dünyanın ilk 500, 300, 200 üniversitesi içerisinde hala bir Türk üniversitesi olmadığını söyler ve üzülürüz. Onun için bunu süratli bir şekilde değiştirmemiz gerekir. Maalesef, üniversitelerde bir vasatlaşma, görüyorum.”

Ben vasatlaşmayı sıradanlaşma olarak anladım.  Abdullah Gül, “YÖK bu konuyu ciddi olarak ele almalı” dedi ve ekledi. “Türk üniversitelerinin geleceği ile ilgili yapacakları en iyi iş bu olacaktır. Ümit ediyorum ki onlar da bu konu üzerine eğiliyorlardır.” Sıradanlaşmayı aşmanın bir yolu uluslararası kabul görmüş akreditasyon kuruluşlarıyla işbirliğinden geçiyor. Her ne kadar Avrupa Birliğinden uzaklaşmış olsak da oradaki standartları da göz ardı etmemek zorundayız.

Mezunlara seslenen Abdullah Gül üniversiteyi bitirmenin eğitimi bitirmemesi gerektiğini, öğrenmeye ve araştırmaya devam etmenin şart olduğunu söyledi. Sürekli eğitimin zaruretini atalarımızın “beşikten mezara kadar” ifadesiyle bize öğrettiğini belirtti.

Daha sonra iyi bir insan olmanın önemini hatırlattı. “Her şeyin başı, iyi insan olmaktan geçiyor. Dürüst insan olmak, güvenilir insan olmak, iyi insan olmak… Ailenize, çevrenize, ülkenize, memleketinize, bütün insanlığa, herkese karşı… Bunun bilincinde olmak lazım.”

Mezuniyet töreninde Rektör Prof. Dr. Cengiz Yılmaz çok güzel ve anlamlı bir konuşma yaptı. Bu konuşma dünyanın nereye doğru seyrettiğine ve dünyada ve Türkiye’de yüksek öğretimin gelecekte alması muhtemel yapıya da işaret ediyordu. Yüksek öğretimin bugünkü ve gelecekteki sorunlarıyla nasıl baş edilebileceği üzerinde düşünmek ve çareler aramak iyi bir üniversite oluşturmanın temel direğidir dense yeridir.

“Abdullah Gül Üniversitesi, gelişen teknolojiler ve toplumsal değişimlerle, özellikle Pandemi sonrasında dünyada ve ülkemizde yüksek eğitim sisteminde meydana gelen ve halen gelmekte olan muazzam değişimleri önceden öngörebilmiş az sayıda kurumdan biridir” dedi daha konuşmasının başlarında Cengiz Hoca. Sonra da Üniversitenin temel özelliğini “AGÜ’nün özgün niteliği, kurum içinde kültürümüzün derinliklerine işlemiş olan, yenilikçi, özgürlükçü, hoş görülü, değişimlere açık, vizyoner ve lider yapısıdır” diyerek tanımladı. 

Cengiz Bey, yüksek öğretim sistemlerinin iki eleştiriyle yüz yüze olduğunu söyledi. “Bunlardan birincisi yükseköğretimin aşırı yüksek maliyetlerle işleyen yapısı ve toplumlara oluşturduğu büyük finansal yük ile ilgiliydi.  Pek çok ülkede yükseköğretim sistemlerinin yarattığı değer (eğitim, araştırma ve toplumla etkileşim faaliyetlerinin sonucunda oluşan çıktıların toplamı) yükseköğretim sisteminin oluşturduğu maliyetleri gerçekten karşılıyor mu şeklinde ciddi sorgulama süreçleri ortaya çıkmıştı.  Kısaca tüm dünyada yükseköğretimin gereğinden fazla pahalı ve maliyetli bir sistem haline geldiği düşüncesi hâkim olmaya başlamıştı.”

Bu soruyu Türkiye açısından değerlendirirken sadece bugünü değil yarını da düşünmek zorundayız ama sistemin bugünü ve gidişatı müspet cevabı zorlaştırıyor. Onun sebebi de açık: Mevcut yönetim anlayışı.

Cengiz Hoca şöyle devam etti: “İkinci önemli eleştiri konusu ise sistemin iş dünyasından, sivil toplumdan ve toplumun diğer bileşenlerinden, bu paydaşların sorunlarından ve beklentilerinden uzak, kendi içine kapalı bir işleyiş yapısında olduğu şeklindeydi. Gerek verdiğimiz mezunların gerekse araştırma çıktılarımızın toplumun kritik ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak nitelikte olduğu düşüncesi, her ortamda yüksek sesle belirtilir olmuştu.”

Toplumun beklentilerini karşılamak konusunda bizdeki yüksek öğretim sisteminin zaaflarla dolu olduğunu kimse inkâr etmiyor. Bu sıkıntıları aşabilmek için pek çok çalışma da yapılıyor ama bir türlü sorunu hiç değilse hal yoluna koyamıyoruz. Sanayinin ara eleman sıkıntısı çok büyük. Eğitilmiş insan gücünün önemi çok ancak eğer bir öncelikli alan tespiti yapılmazsa iş israfa kadar gidiyor. Katma değeri yüksek ürünler için şart olan lisans üstü eğitimin ve araştırma kapasitesinin yeni bir anlayışla ele alınması bir zarurettir.

Cengiz Yılmaz, AGÜ ile bu sorunların ilgisini şöyle kurdu: “AGÜ bütün bu eleştirileri karşılayacak bir anlayışla, toplumun ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılayan yeni üniversite modelini oluşturmak ve dünyaya tanıtmak misyonuyla kuruldu. Büyüklükten, yayılmaktan, kantiteden ziyade; kaliteyi ve odaklanmayı ön plana alan, ortaya koyduğu her faaliyette toplumun kısa ve uzun vadeli ihtiyaçlarını karşılamayı önceleyen farklı bir üniversite modeli, bu şekilde ortaya çıkmış oldu.”  

Eğitimde yeni teknolojiler bahsinde de iddialı AGÜ: “Başta yeni hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olan çevrimiçi iletişim platformları, ayrıca sanal gerçeklik ve hatta artırılmış gerçeklik gibi teknolojiler olmak üzere, pek çok teknolojik ilerleme uzaktan eğitim imkanlarını ve kalitesini derslik ve laboratuvar ortamında yapılan yüz yüze eğitimden dahi daha kaliteli bir düzeye getirme yolunda hızla ilerliyor. AGÜ, yüz yüze ve uzaktan eğitim modelini birleştiren yeni hibrit eğitim modeliyle ve yenilikçi anlayışıyla, bugün tüm dünyada takdir görmeye ve örnek alınmaya devam etmektedir.”

Yazının uzadığının farkındayım ama önümüzdeki fırsatları ve zorlukları bilmemiz gerekiyor: “Bu gelişmeler yükseköğretimde rekabetin bütün dünya ölçeğinde oluşacağını, Türkiye ya da dünyanın herhangi bir yerindeki milyonlarca öğrenciye dünyanın en saygın akademik kurumlarının, öğrencinin bulunduğu yerde eğitim hizmeti sunabileceği anlamına gelmektedir. Üstelik bu hizmetler bugün bildiğimiz rakamlardan çok daha ucuz maliyetlerle sağlanabilecektir. Bu tür eğitim hizmetlerini koordine ederek kendilerine alan yaratmaya çalışan pek çok global nitelikli özel şirketin de hızla büyümekte olduğunu ve sisteme dahil olmaya, hatta domine etmeye çalıştığını şimdiden görmekteyiz. / Bu gelişmeler ülkemizdeki bütün üniversiteler için ciddi bir rekabet, hatta varoluş meselesidir. Biz kendimiz, kendi öğrencilerimize ve dünyanın her yerindeki potansiyel öğrencilere en iyi eğitim hizmetini sunamazsak, yakın zamanda ülkemizde neden bu kadar çok üniversiteye ihtiyaç duyulduğu sorgulanmaya başlayacaktır. /Bugün dahi aslında ülkemizdeki üniversiteleri böylesine şiddetli bir rekabetten koruyan asıl unsur, Yüksek Öğretim Kurulumuz şemsiyesi altındaki sistemi düzenleyen mevzuattır. Mevcut mevzuat, uluslararası serbest ticaretin önünde engel olarak zaman zaman kullanılabilen gümrük vergileri ve kısıtlamaları benzeri bir yapıdadır ve dış rekabetin ülkemiz sistemine penetrasyonunu koruyucu bir kalkan gibi engellemektedir. Ancak, unutulmamalıdır ki Yükseköğretim sistemimiz karşısında uluslararası rekabet hızla gelişmektedir ve yeni teknolojilerin ortaya çıkması sonucu engeller ortadan kalktığı taktirde güçlü bir şekilde varlığını ortaya koyacaktır.” Buna mevcut engellerin, teknoloji karşısında engel vasfını yitirme ihtimalini de ekleyelim.

Rektör Prof. Yılmaz, daha pek çok konuda önemli vurgular yaptı.

Uluslararası derecelendirme kuruluşlarının listelerinde AGÜ kendine yer bulmakta zorlanmıyor. Bu listelere girmek o kadar da kolay değil aslında. Onlardan birini şöyle açıkladı Rektör Prof. Dr. Cengiz Yılmaz: “Kısa adı WURI (World’s Universities with Real Impact) olan Avrupa kökenli kuruluş dünyanın en yenilikçi yüz üniversitesinin listesini yayınladı. Bu listede MIT 3. sırada, Stanford Üniversitesi 4. sırada, California Institute of Technology 9, Harvard 10, Princeton 12, Cambridge 19, Olin College 22, AGÜ 23, Columbia Üniversitesi 27, Pekin Üniversitesi 31, Yale Üniversitesi 41, Kyoto Üniversitesi 43. Bonn Üniversitesi 48. sırada yer almıştır. AGÜ listede yer alan tek Türk üniversitesidir.”

Bir başka derecelendirme kuruluşunun listesinde de var AGÜ. “AGÜ, Times Higher Education Toplumsal Etki endeksinde de her yıl olduğu gibi bu yıl da en üst sıralarda yer almıştır. Dünya sıralamasında 200-300 bandında, Türkiye sıralamasında ise ODTÜ ve İTÜ’nün ardından 3. sırada yer alan üniversitemiz, yeni nesil üniversitelerin en önemli ayırt edici özelliği olan topluma olumlu katkı yapmak konusunda da dünyanın en genç lider üniversitesi olmuştur.” Bu kuruluşun diğer endekslerinde de AGÜ’nün parlamasını bekliyoruz.

Türkiye Üniversite Memnuniyet Araştırması 2022 adıyla bir çalışma yayınlandı. Üniversite Araştırmaları Laboratuvarı adlı sitede yayınlanan ve Prof. Dr. Engin Karadağ ve Prof. Dr. Cemil Yücel’in yürüttüğü bu çalışmada “Üniversitelerin Genel Memnuniyet Sıralaması” var, (s.15, Tablo 5). Listede AGÜ birinci sırada yer alıyor. Daha pek çok kategoride AGÜ hep ilk sıralarda görülüyor. Çalışmanın detaylarına şuradan ulaşılabiliyor.

Abdullah Gül Üniversitesi Destekleme Vakfı başkanı Mustafa Çıkrıkçıoğlu da törende bir konuşma yaptı. Vakfın hem öğrencilere hem de öğretim üyelerine nasıl destek çıktığını anlatmaya çalıştı. Aslında Kayserili işadamları ve sanayiciler kendilerine makul projelerle gidildiğinde ellerinden gelen her türlü desteği esirgemiyorlar. Erciyes Üniversitesinin pek çok binasında bu hayırseverlerin katkısı var. AGÜ için de böyle destekler şimdiye kadar çok anlamlı bir şekilde ve büyüyerek gelişiyor. Bu destekler sayesinde AGÜ, çok iyi bir İngilizce hazırlık okuluna sahip. Bilgisayar ve laboratuvar donanımları bu sayede hayat buluyor. Ben daha önce AGÜ Destekleme Vakfı başlıklı bir yazıda bunları anlattığım için detaya girmiyorum.

AGÜ’de çok sayıda başka ülkelerin öğrencisi de var. Bir hayli başarılılar. Baktım, bölüm birincileri arasında bu öğrencilerin sayısı azımsanmayacak kadar çok. Mezuniyet töreninde onlardan biri adına konuşan Tanzanyalı öğrencinin sempatik tavırları ve oldukça düzgün Türkçesi herkesi mutlu etti.

Abdullah Gül Üniversitesinin bulunduğu Sümer Kampüsünde Abdullah Gül Müze ve Kütüphanesi de var. Açılışında bir yazı da yazmıştım. Bu Kütüphanenin zenginleşmesi için Abdullah Bey’in olağanüstü bir çabası var. Nitekim mezuniyet töreni vesilesiyle öğrenmiş bulunuyoruz ki burası öğrenciler arasında fevkalade cazip… Müze, bir siyasetçinin çocukluğundan başlayarak bütün özelliklerini sergilemesi bakımından çok değerli. Üstelik burada kullanılan teknoloji de çok güzel…

Mezuniyet Töreni öncesi öğretim üyeleriyle yapılan toplantıda Rektör Cengiz Bey “Uluslararası Derecelendirme/Sıralandırma Endekslerinde AGÜ’nün Yeri ve Hedefleri” konulu bir sunum yaptı. Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Evren Mutlugün’ün sunumu ise “Araştırma Performansı ve Çıktıları Açısından AGÜ’nün Yeri ve Hedefleri” başlığını taşıyordu. Ayrıca öğretim üyeleriyle bir sohbet gerçekleşti. Bu sunumlarda özellikle üniversiteleri derecelendirme kuruluşlarının Abdullah Gül Üniversitesi hakkındaki değerlendirmeleri ele alındı. Bu konuyu belki ayrıca ele almak gerekir. Bu sebeple burada detaylara giremiyoruz.

Mezuniyet coşkusu göz yaşartıyor. Hele de iyi bir üniversitenin mezuniyet töreniyse… Benim gözlerim yaşardı.

mtekeli35@gmail.com

@mtekeli35

Join the discussion

1 Yorum
  • Gerçekten gurur verici Özelikle ilerlemenin gelişmenin öncüsü olan teknolojinin üstünde durulması başta Sn Abdullah ve diğer konuşmacıların bu konuda ki konuşmalarını yoğunlaştırmak ayrı bir memnuniyet ve gurur .Türk’e yakışır bir mezuniyet izlemiş gibi olduk Sn Tekelioguna Şükranlarımı bildirmek b ir borç sanki Çok tşk eder saygilarimizi sunarim